“Devletlerin güçlü olarak devamlılığı, bilime önem vermeleri ve bilimi rehber edinmeleriyle yakından ilgilidir. Çünkü devletin ayakta durması, iyi eğitilmiş dinamik bir kadroyla mümkündür.” Prof. Dr. Fahri KAYADİBİ
Fatih’in Eğitimi
Osmanlılarda şehzadelerin eğitilmesine özel bir önem verilirdi. Osmanlı sarayında münevver, bilgin, şair, musikişinas, hattat ve sanatkâr şehzadelerin yetiştirilmesi konusunda ilk ciddi ve disiplinli adım Sultan II. Murad zamanında atılmıştır. Bu yolla şehzadeler çok seçkin bir eğitimden geçirilmeye başlandı. Şehzadelerin eğitim yaşı 5 olarak kabul edilir ve ilk dersin yapılacağı gün devlet görevlilerinin de hazır bulunduğu bir tören yapılırdı.
Fatih’in iyi bir kumandan, kuvvetli bir devlet adamı, açık fikirli ve geniş kültürlü bir hükümdar oluşunda, aynı zamanda ilim ve sanat dünyasıyla iç içe bulunuşunda aldığı eğitim büyük önem taşımaktadır.
Sultan’ın engin bilgilerine ve dönemindeki bilim ve sanat faaliyetlerine detaylı bir bakış için “Fatih Sultan Mehmed Dönemi Kültür Faaliyetleri” yazım okunabilir.
Fatih Sultan Mehmed dönemi eğitim ve bilim atılımları yönünden çok önemli bir devirdir. İstanbul’un alınmasının hemen ardından eğitim ve bilim çalışmaları bizzat Fatih’in emriyle başlamıştır. Sultan’ın kendisinin iyi bir eğitimden geçmiş olması, bilime ve sanata verdiği büyük önem geniş çevrelerde duyulmuş, bunun neticesinde birçok bilim adamı İstanbul’a gelerek Semerkant ve Kahire’ye rakip olunacak düzeyde eğitim ve bilim çalışmaları başlatmıştır.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u ele geçirişinin ertesinde Zeyrek’te ve Ayasofya’da ilim öğretimine başlanmıştır. Yani İstanbul’un alındığı 29 Mayıs 1453 Salı gününün ertesi günü olan Çarşamba günü eğitim- öğretim faaliyetleri başlatılmıştır. Ayrıca İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşu da bu tarihe dayandırılmaktadır.
Ayasofya Medresesi
İstanbul Külliyesi’nin ilk medresesi fetihten sonra Zeyrek’te olduğu gibi Ayasofya’da da papaz odaları denen yerde açılmıştır. Ayasofya Medresesi’nin ilk müderrisi Fatih’in hocası ve devrin büyük âlimi, İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in yerine kadı olan Molla Hüsrev’dir. Ayasofya Medresesi hocaları ve talebeleriyle Fatih Külliyesi yapılıncaya kadar 18 yıl boyunca eğitim hizmeti vermiştir. (Bazı kaynaklarda Sahn-ı Seman Medresesi’nin yapımından sonra da Ayasofya’daki medresenin faaliyetlerine devam ettiğini, kapananın Zeyrek Medresesi olduğu yazılmıştır.) Özellikle dünya çapında büyük bir âlim olarak kabul gören Molla Hüsrev döneminde bu medrese büyük önem görmüştür.
Öyle ki bu büyük zat öğrencileri tarafından evinden ata bindirilerek alınır ve medreseye kadar öğrenciler eşliğinde getirilir; namazdan ve derslerin bitiminden sonra da aynı şekilde evine bırakılırdı. Bu adet Molla’nın vefatına kadar her gün tekrarlanmıştır. Molla Hüsrev medrese de hocalık yaptığı dönemde günde 100 akçe alırdı. Fatih Sultan Mehmed tarafından Semerkant’tan İstanbul’a davet edilen ve Ayasofya Medresesi’ne tayin edilen Ali Kuşçu ise hizmetleri karşılığında günde 200 akçe alıyordu.
Sultan Mehmed, eğitimin bir devlet ve toplum için ne kadar hayati bir faaliyet olduğunu bildiği için eğitime hazineden yüksek bütçeler ayırmaktaydı.
İstanbul’un bir bilim ve eğitim şehrine dönüştüğünün duyulmasıyla çeşitli bölgelerden gelen yüksek rütbeli hocalar, şairler ve doktorlar; Ayasofya ve Zeyrek medreselerinde göreve başlıyorlardı. Fatih Sultan Mehmed’in emriyle, Zeyrek ve Ayasofya medreselerinegeniş çaplı kütüphaneler kurulmuştur. Daha sonra Sahn-ı Seman Medresesi kurulunca kütüphaneler oraya taşınmıştır.
Zeyrek Medresesi
İstanbul’da fetihten sonra Ayasofya ile beraber ikinci eğitim yeri Zeyrek Medresesi’dir. Burası Doğu Roma döneminde içinde 700 rahibi ve bir Darülacezesi (Düşkünlerevi) bulunan büyük bir manastırdı. Hatta Latinler İstanbul’u işgal ettiklerinde burayı karargâh olarak kullanmışlardır. İstanbul’un fethinin hemen ardından böylesi planlı bir şekilde hareket edilmesi gösteriyor ki Sultan Fatih fetihten önce bu tip binaları belirleyerek eğitime uygun olduklarını tespit etmiştir. Yoksa böylesi kısa bir sürede eğitim hayatının başlaması düşünülemezdi.
Ayasofya Medresesi’nde olduğu gibi Zeyrek Medresesi de Fatih’in emriyle kurulmuş ve başına Molla Zeyrek atanmıştır. Manastırın 40 odası hemen öğrencilerin eğitim alacağı ve barınacağı hale getirilerek eğitime başlanmıştır. Sultan, burası ile ilgilenmesi için Veziriazam Mahmut Paşa’yı görevlendirmiştir.
Fatih Sultan Mehmed, Molla Zeyrek ve Ali Tusi’yi (Alâeddin Tusi) medresenin başına getirerek bu değerli hocalara günde 100 akçe maaş bağlamıştır. Ayasofya ve Zeyrek medreseleri fetihten sonra İstanbul’daki ilk ilim faaliyetlerinin görüldüğü yerlerdir. Fatih Medreseleri yapılana dek 18 yıl boyunca görevlerine devam etmişlerdir.
Fatih bu ilk külliyelerdeki hocaları çok takdir etmekteydi. Molla Zeyrek’i sever ve sayardı; lakin Fatih’in huzurunda yaşanan bir münazara sonrası darılan Molla Zeyrek İstanbul’u terk etmiş, Sultan’ın bütün ısrarlarına rağmen geri dönmemiştir. Zeyrek’in yerine Hocazade müderris olmuştur.
Fatih’in bir diğer saygı duyduğu âlim, Ali Tusi’ydi. Ali Tusi, Fatih Külliyesi yapılınca görevine orada devam etmiştir. Fatih, Tusi’nin sohbetinden öyle hoşlanırdı ki bazı zamanlarda yemeklerde onu sol yanına oturturdu.
Tüm bunlardan da anlaşılıyor ki Büyük Türk, bilime ve eğitime verdiği önem ile ve devletinin kurumlarını yeni baştan revize ederek, büyük bir imparatorluğun nasıl oluşturulacağını bizlere gösteriyordu.
İslam Dünyası’nın En Ünlü Üniversitesi
Sultan Mehmed tahta çıktığında devletin düşünce hareketleri, dönemindeki diğer Müslüman devletlerin gerisindeydi. Sultan Orhan zamanında 1331’de İznik’te bir medrese kurulmuş, devamında Bursa ve Edirne’de başka medreseler yaptırılmıştır. Bu dönemde Suriye, Mısır, Türkistan ve İran Üniversiteleri üstünlük ve saygınlık açısından birbirleriyle yarışmaktaydı. Bölgedeki ilim talebeleri ve bilgilerini arttırmak isteyenler Horasan, Şiraz ve Kahire’ye giderek Kur’an ve hukuk üstüne; Semerkant’a giderek de hukuk ve matematik alanlarında kendilerini eğitebiliyorlardı.
Eğitimin önemini bilen Sultan Fatih; öncelikle Zeyrek ve Ayasofya medreseleri ile eğitime başlasa da, asıl hedefi dünyanın en ünlü üniversitesi olmaya aday bir üniversite kurmak istiyordu. Bu ideal doğrultusunda Sahn-ı Seman medreselerinin yapımına başlandı. (Semaniye Medreseleri) Fatih kendisi de bir bilgin olan Sadrazam Mahmut Paşa ile birlikte tam ilk büyük medreseyi kurduğu sıralarda Semaniye’yi öteki medreselerden ve eğitim kurumlarından farklı bir düzene sokmaya çalışıyordu. Fatih’in bu düzenlemeleri ve reformlarıyla sonradan Kanuni ve öteki padişahların değişikliklerine rağmen 19. yüzyılın ortalarına kadar sistem sapasağlam işleyecektir.
O dönemde devlette eğitime verilen önem sebebiyle, yüksek devlet memuru olmak isteyenlerin eğitim süreleri çok zamanlar almaktaydı. (Bazen 30 yıl bazen daha fazla zamanı bulmaktadır.) Medreselerde saçları ağarmış öğrenciler sıkça görülürdü. Bu zorlu eğitim sürecinin sonrasında başarılı olanlar devlet katında din görevlisi, yargı görevlisi, defterdar, nişancı gibi farklı görevlere gelebilirlerdi. İmparatorluk döneminde hangi sınıfa mensup olunursa olunsun, gerekli koşulları yerine getiren ve bilgisi ve zekâsıyla fark edilebilenler devletin ikinci adamı rütbesine kadar yükselebilirlerdi.
Semaniye Medreselerinin Planı
Fatih Külliyesi ve caminin inşası 1462’de, yani İstanbul’un fethinden 9 sene sonra başlamıştır. İnşası ise, fetihten 17 sene sonra (1470) sonra tamamlanmıştır. Külliye tamamlandığında Fatih 42 yaşında idi. Külliyenin cami ile beraber sekiz medresesinin inşaatı başlamış ve hepsi aynı zamanda tamamlanmıştır. Külliye, yalnızca cami ve medreselerden oluşmamaktaydı. Ayrıca medreselerin yanında (alt medrese), hamam, kütüphane, tabhane (misafirhane), imarethane (yoksullara ve öğrencilere yemek verilen yer), ilk mektep, muvakkithane (namaz vakitlerini ve saatlerinin ayarlandığı yer) ve türbe de vardır.
Fatih Medreselerinin her birinde; 1 derslik, 19 oda ve helâlar bulunmaktaydı. Her medresede bir müderris, yardımcısı mu’id, 15 öğrenci, bir kapıcı, bir süpürücü, bir de helâlara bakan hizmetli bulunuyordu. Külliyenin en esaslı binaları medreselerdi. Kütüphanesi, büyük hastanesi, ilk mektebi ve öğrencilerin yemek yedikleri yerler, tüm bu yapılar ve diğer binalar göz önüne alındığında burası adeta küçük bir şehir gibi hizmet vermektedir.
Medreselerin Ders Programları
Bir okulun en önemli unsurları arasında, orada okutulan dersler ve o derslerin müfredat programı da vardır. Hüseyin Atay bu konuda şu tespitleri yapmıştır: “Fatih Sultan Mehmed, kendi adıyla anılan medreseleri inşa ettirdiği zaman programlarıyla da ilgilenmiş, zamanının bilginleriyle ana dersleri programa ve vakfiyesine koydurtmuştur. Yalnız konuları ve ilim dalları değil, hangi ilim dalında hangi kitabın okunması gerektiğini de açıklamıştır.” Buradan; Sultan Mehmed’in, kuruculuğunu yaptığı medreselerin aynı zamanda müdürlüğünü de yaptığını anlıyoruz.
Fatih Külliyesi’ndeki medreseler temel eğitimden uzmanlık öğretimlerine kadar basamakları ve programları kapsamaktaydı. Mahmut Paşa ile Ali Kuşçu bu aşamaları ve her aşamanın programlarını saptarken Patrikhane Ruhani Mektebi sisteminden de yararlanmışlardır. Fatih öncesi Osmanlı padişahlarının kurdurttukları medreselerde genellikle dini ilimlerin eğitiminin verildiğini görüyoruz. Fatih döneminde ise atanan müderrisler ve ders programlarından da anlaşılacağı gibi Semaniye Medresesi’nde hem dini hem de mantık, felsefe ve matematik kapsayan “akli” ilimlerin öğretildiğini ve bunun şart koşulduğunu görüyoruz.
Fatih Külliyesi’ndeki medreselerde okutulan bazı dersler şöyleydi: Sarf (Dilbilimi), Heyet (Astronomi), Hendese (Geometri), Belagât (İyi konuşma), Hikamiyet (Felsefe), Fıkıh, Hesap, Kelâm, Tarih, Coğrafya, Hadis, Tefsir ve Tıp bu derslerden bazılarını oluşturmaktaydı. Dersler medresenin mertebesi ve öğrencinin durumuna göre sistemli bir şekilde ayarlanmaktaydı. Külliyede öğretim dili Arapça idi. Fakat 14. yüzyıldan itibaren kitapların Türkçeye çevrilmeye başlandığını görüyoruz.
Sahn-ı Seman ve Enderun mektebi teşkilatlarına Osmanlı İmparatorluğu büyük önem vermiştir. Zira burası imparatorluğun yetişmiş kadrolarını barındırdığı için devletin bel kemiği sayılmıştır.
Sahn-ı Seman Medresesi’nde Fatih’in Odası
Rivayete göre Sultan Mehmed külliye tamamlandıktan sonra burada kendisi için bir oda talebinde bulunuyor. Lakin külliyenin idarecileri aralarına yaptığı fikir alışverişinden sonra Sultan’a kendilerine bir oda veremeyeceklerini zira kendilerinin ne müderris ne de talebe olduğu söyleniyor. Bunun karşısında Sultan ne yapması gerektiğini soruyor ve eğer yapılacak sınavı geçmesi halinde bir oda sahibi olabileceği bildiriliyor. Nihayet Sultan Fatih sınavı geçerek Semaniye Medresesi’nde bir oda sahibi oluyor.
Bu olayın bir rivayetin ötesinde olduğunu ve Sultan’ın odasının Semaniye Medresesi’nin Karadeniz tarafında bulunan Baş Kurşunlu Medresesi’nde olduğu yazılmıştır. Burada Ali Tusi’nin görev yapması ve ikilinin yakınlığı bu ihtimali güçlendirmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
Türkiye Tarihi Cilt II – Sinan Akşin
Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi Cilt II – Ekmeleddin İhsanoğlu
Osmanlı Klasik Çağ (1300-1600) – Prof. Dr. Halil İnalcık
İslam Ansiklopedisi Cilt 7 II. Mehmed
Fatih Sultan Mehmet – Andre Clot
Devlet-i Aliyye I – Prof. Dr. Halil İnalcık
Fatih, Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı – A. Sühely Ünver
Bu Mülkün Sultanları – Necdet Sakaoğlu
Büyük Osmanlı Tarihi Cilt III – J.Von Hammer
Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Bilim – Prof. Dr. Fahri Kayadibi
Osmanlı Tarihi Cilt II – İsmail Hakkı Uzunçarşılı
Yanıtla