Thukydides’e [1], bilindiği üzere, ”tarih biliminin babası” unvanı yakıştırılmış ve oldukça isabetli olmuştur. Zira Thukydides, sekiz kitaptan oluşan ve Sparta ve Atina arasında yaşanmış Peloponnesos Savaşları’nı anlatan eserini kaleme alırken hiçbir mitolojik unsura, mucizeye vs. yer vermemiş ve olayları sebep-sonuç ilişkisiyle değerlendirerek savaşı, kronolojiye bağlı olarak, bütün unsurlarıyla ele almıştır.
Adeta Homeros’un ve Herodotos’un abartılı anlatımlarına gönderme yapıyormuşçasına Thukydides, kitabının başlarında kurduğu şu cümleleriyle de zaten Peloponnesos Savaşları‘nı realist biçimde yazacağını da beyan etmiştir:
”Bu olaylarda çeşitli mucizelere rastlamayacaksınız. Belki de bu durum çok hoşunuza gitmeyecek. Fakat sadece geçmişte olup bitenleri öğrenmek isteyenler için bu kaynak yeterli olacaktır. Çalışmam okumalarında sadece bir an için keyif almak isteyenler için değil gerçekleri öğrenmek isteyenler için yapılmıştır.” (Thuk. 1.22).
Dolayısıyla ben de yazıyı yazmamın amacı doğrultusunda -okuyucuya bu değerlendirmeleri olduğu gibi aktarmak- sadece bahsi geçen yazarın Belge Yayınları‘ndan çıkan, Furkan Akderin‘in tercüme ettiği Peloponnesos Savaşları kitabının 2. baskısını kullanmayı müsait buldum.
Sekiz kitaptan müteşekkil bu eserin birinci kitabı; Peloponnesos Savaşları’nın sebebini ve bu savaşlardan önceki Hellen tarihini içerir. Eserin diğer kitapları ekseriyetle savaşın siyasi tarihini içermektedir. Dolayısıyla aktardığım kısımların birinci kitaba ait olduğunu belirtmek isterim. Zira Peloponnesos Savaşları’ndan öncesindeki Sparta’yı anlamak amacıyla bu değerlendirmeleri oldukça kıymetli ve yeterli buluyorum. İşte bu değerlendirmeleri, Sparta’nın ekonomik vaziyetini, kültürel ve idari izanlarını ve donanma meselesini açıklayacak şekilde aktarmaya çalışacağım.
Sparta’nın kara devleti olmasına dair bazı değerlendirmeler.
Kentleri ve tapınakları çok da güzel olmayan Spartalılar eski Hellen geleneklerini idame ettirerek yaşıyorlardı (Thuk. 1.10). Denize kıyıları olmamaları onların yaşam biçimlerini tümden etkilemiş olmaları kaçınılmazdı. Dolayısıyla deniz ticaretinin kazandırdığı, refah, kültür alışverişi gibi mefhumlardan uzaklardı. Bunun için Atina kadar müreffeh bir yaşam sürmedikleri için doğal olarak kültürel olarak da onlarla yarışamıyorlardı.
Bu yüzden Perikles, Atina halkına yaptığı ve Spartalı elçilerin de dinlediği konuşmalarda Sparta’nın tarım toplumu olmasını küçümser: ”Onlar (Spartalılar) tarımla uğraşıyorlar. Bu nedenle ne insanların ne de devletlerinin zengin olduğu söylenemez. Denizcilik konusunda da becerikli değiller.” (Thuk. 1.141). Üstelik bu durumun değerlendirilmesi de, yaklaşmakta olan Peloponnesos Savaşları’nında uygulanacak olan stratejinin temelini oluşturuyordu: ”Bize karadan saldırırlarsa biz de onlara denizden saldırırız. Attika [2] topraklarına zarar gelmesindense Lakedaimonia [3] topraklarına zarar gelmesinin etkisi (onlar için) daha büyük olacaktır.” (Thuk. 1.143). Oldukça iyi bir hatip de olan Perikles’in, şu söylemiyle de Spartalıları demoralize etmeye çalıştığı anlaşılır: ”…denizlerde savaşmak konusunda tecrübeli olmak karada savaşmaktan tecrübeli olmaktan çok daha önemlidir.” (Thuk. 1.142) [4]. Thukydides de Hellas’taki büyük donanmaları sayarken Spartalıların esamisini bile okumaz ki elbette o da bu durumun farkındadır.
Perikles’in saydığı bu meselelerin Sparta tarafından da tespit edilmiş olması önemlidir. Thukydides’in ”akıllı ve ihtiyatlı biri” olarak tanıttığı dönemin Sparta Kralı Arkhidamos, müttefiği olan Korinthosluların Atina ile yaşadığı bir dizi çatışma sonrasında, Sparta’yı Atina’ya karşı kışkırttığı konuşmasının ardından bu cümleleri kurar: ”…donanmamızın durumu onlara göre çok kötü. Belki bir donanma hazırlayabiliriz fakat bu iş için de zamana ihtiyacımız var. Belki paramız sayesinde diyebilirsiniz. Ancak devlet hazinesinde de para yok. Ayrıca görünen o ki hiç kimsenin de hazineye yardım edebilecek durumu yok.” (Thuk.1.81). Arkhidamos sahip oldukları askeri teçhizatın kalitesine ve sahip oldukları askeri teşkilata bile Atina karşısında güvenmediği, bu konuşmanın devamında anlaşılmaktadır. Ancak Sparta hem Atina’nın daha fazla güçlenmesinin önüne geçme isteğine hem de müttefiklerinin kışkırtmalarına daha fazla dayanamayarak Atina’ya karşı savaş hazırlıklarına başlayacaktı.
Sparta ve siyasette izlediği yolun eleştirilerine ve değerlendirmelerine dair.
Spartalılar her ne kadar askeri bir devlet olsa da savaş konusunda hep ihtiyatlı davranmıştı. Thukydides de bu duruma dair şu cümleleri kurmuştu: ”Spartalılar, kolay kolay savaşa giren bir halk değillerdi. Ancak zorda kaldıkları zaman savaşa girerlerdi.” (Thuk. 1.118). Üstelik Atina ile yapılan elçi trafiğinde Atinalı elçiler tarafından da Pers Savaşları’na atıfta bulunarak Sparta’nın Perslere karşı müdahalede bulunmasında ve Atina’ya yardım etmesinde gecikmesini eleştirmişlerdi (Thuk. 1.74). Sparta’nın müttefiği Korinthoslular da, Sparta’yı yavaş davranmakla eleştirirler: ”…burada ortak çıkarlarımız söz konusu olmasına rağmen siz bunun farkında değilmişsiniz gibi davranıyorsunuz.” (Thuk. 1.70). Gerçekten de Sparta’nın müttefikleri Atina tarafından defalarca tehdit edilmesine rağmen Sparta, bu krizleri müzakere yoluyla çözmeye ve olası bir savaşı mümkün olduğunca geciktirmeye çalışmıştır: ”…elçilerimizle görüşmek isterlerse işleri yoluna sokabiliriz.” (Thuk. 1.82).
Spartalılar ayrıca Korinthosluların bu kışkırtmalarına, Kral Arkhidamos’un sözleriyle şöyle savunur: ”Tabii ki bizimle ittifak kuran bir devlete düşmanlarımızın saldırması karşılığında onlara hiçbir şey yapmayalım demiyorum. Sadece hemen savaşa girmeyelim.” Şu sözlerle de devam eder: ”Eğer hiçbir yapmazsaksızın Attika’ya girer ve kendi müttefiklerimizin sözünü dinlersek kendimizi de utanç içine sokarız.” (Thuk. 1.82) Ayrıca: ”Atalarımız zamanından bu yana devam eden geleneğimizi uygulamaya devam edelim. Böyle zengin ve güçlü bir kent karşısında neler yapacağımız konusunda hemen karar vermeyelim. Ne de olsa yeterince bekleyecek gücümüz var.” (Thuk. 1.85). der. Sparta kralının bu söylemleri kendisinin yakıştırıldığı kadar akıllı ve ihtiyatlı biri olduğunu kanıtlar.
Sparta gibi kara ordusu oldukça güçlü, birçok kenti yönetmiş bir devletin Atina’ya karşı başlarda pasif kalması ilginçtir. Ayrıca köleci ve oligarşik bir kent olan Sparta’yı ise bir demokrasi ve ticaret kenti olan Atina’nın savaşa zorlaması da şaşırtıcıdır.
Sparta’nın iç işleri yönetimine dair.
Sparta, Hellen dünyasındaki en eski yasalardan birine sahiptir, bu anayasa sayesinde ülkede askeri oligarşik bir düzen ve istikrarlı bir rejim kurulmuştur [5].
Thukydides de şu sözleri söyleyerek bu duruma iltifat eder: ”Dorlar tarafından kurulan Lakedaimonia kentlerinde çok uzun yıllar devam edecek ayaklanmalar yaşandı. Ancak kendileri bu çok güzel anayasalarla yönetildiklerinden dolayı rejimlerinde bir şey olmadı. Zaten Lakedaimonialıları başka kentlerin işlerine karışmaya iten şey de bu mükemmel anayasalarının kendisiydi.” (Thuk. 1.18)
Bu anayasanın ihlali çok kötü bir şekilde cezalandırıldı.
Mesela; Perslerle iş birliği yaptığı, Sparta yasalarını ihlal ettiği ve Lakedaimonia haricinde bir toprakta tiranlığa yeltendiği gerekçeleriyle Pausanias [6], yeterli deliller bulunduğunda; kaçtığı tapınağın çatısı yakılmak suretiyle içeriye hapsedilmiş ve tapınağın çıkış yollarına da nöbetçiler konuşlandırılarak da açlıktan ölüme terk edilmişti. (Thuk. 1.128; 129; 130; 131; 132; 133; 134) Kralın yanında ephoros [7] adlı memurların olduğu ve bu memurların kralı bile anayasayı ihlal ettiği gerekçesiyle görevlerinden azledebilecek yetkiye sahip oldukları aktarılır. Ancak çağın gerektirdiği şartlardan olsa gerek; bu anayasa sadece Lakedaimonia topraklarıyla sınırlı kalıyordu. Atinalı bir elçinin bu konudaki aktarımı şöyledir: ”…Spartalıların hiçbiri kenti dışındayken yasalarına bağlı bir yaşam sürmüyor.” (Thuk. 1.72).
Yukarıda bahsedildiği gibi Spartalılar bu anayasayı yaymak için müttefiklerinin iç işlerine karışıyordu ve bu hususta bazı fedakarlıklar bile yapıyordu: ”Lakedaimonialılar kendileriyle ittifak kuran kentlerden para almıyorlardı. Ancak bu kentlerdeki oligarşik yönetimlerin devam etmesi için çaba harcıyorlardı.” (Thuk. 1.19)
Zaten, değinildiği gibi, Sparta’nın, güçlü bir donanması olmamasına ve müreffeh bir kent olmamasına rağmen Hellen şehirleri arasında sağlam bir statüye malik olmasının sebebi, bahsedilen bu anayasa sayesinde oluşturulmuş istikrar, seçkin askeri teşkilatları ve birimleriydi. Bunun için Peloponnesos Savaşları’nda zengin, kültürlü ve denizci Atinalılara karşı üstünlük sağlamıştır.
İçeriğimizi beğendiniz mi? Çalışmalarımızı geliştirmemize katkıda bulunmak istiyorsanız bağışçımız olabilirsiniz.
Dipnotlar
[1] Atinalı tarihçi. Peloponnesos Savaşları esnasında generallik vazifesi de görmüştür.
[2] Atina’nın da içinde bulunduğu coğrafi bölge.
[3] Sparta’nın da içinde bulunduğu coğrafi bölge.
[4] Aslında, Eski Çağ’da meydana gelen deniz savaşları, gemilerin birbirleriyle çarpışmasının ardından, üstünde bulunan askerlerin birbirleriyle çatışmaya başlaması suretiyle gerçekleşir. Yani denizlerin üstünde yaşanan kara savaşları olarak bile tanımlanabilir. Dolayısıyla bu söylem, bulunduğu dönem vesilesiyle, iddialı bir söylem olabilir.
[5] Lygurgos adlı bir Sparta kralının, kız çocuklarının eğitiminden, savaşçılara nasıl beden terbiyesi verileceğine kadar birçok konuyu ihtiva ettiği kanunlarıdır. Bahsi geçen anayasalar için dilimize çevrilmiş olan; Plutarkhos’un Lykurgos’un Hayatı‘nı ve Ksenophon’un Şölen‘ini okuyabilirsiniz.
[6] Leonidas’ın genç yaştaki oğlu Pleistarkhos’un kuzeni (Thuk. 1. 132).
[7] Sparta’da devlet işlerini yürüten, meclisleri yöneten ve bir yıllığına göreve seçilen yetkililere verilen isim. (Thukydides, (2017). Peloponnesos Savaşları. (F. Akderin, Çev.) İstanbul: Belge Yayınları (s. 43, ç.n.)
Yanıtla