Mithradates [1], Roma’nın tarihindeki en büyük düşmanlarından biri olarak kabul edilir. Öyle ki Mithradates meselesi Roma lehine çözülünceye kadar, Romalılar Küçük Asya’daki siyasi varlıklarının geleceğinden hep şüphe duymuşlardı (Atlan, 2018, s. 315). Küçük Asya’da ve birçok bölgede Romalılar ile bahsi geçen Hellenistik kral, aralarında başlayan hakimiyet rekabetinin bir sonucu olarak da üç kere savaşmışlardı. İşte dönemin iki büyük gücü arasında, şu an yaşadığımız topraklar üzerinde yaklaşık iki bin yıl önce gerçekleşmiş olan bu savaşları; nedenleriyle birlikte, kolay ve anlaşılır şekilde izah etmeye çalışacağım.
Mithradates Savaşlarının Öncesinde Küçük Asya’daki Siyasi Durum
Başlığın konusunu özet geçmek gerekirse; Bergama Kralı III. Attalos‘un, devleti de dahil olmak üzere tüm mülkünün Romalılara bırakıldığını beyan eden vasiyetinin ardından (M.Ö. 133) Bergama Krallığı ortadan kalktı (Magie, 2001, s. 68). Böylece Mithradateslerin devleti olan Pontos (Pontus), Küçük Asya’da Kapadocia’yla [2] birlikte en kuvvetli Hellenistik devletler olarak kaldılar (Bosch, 1943, s. 108). Önceden Makedonya’yı yenen Romalılar da Hellenlerin müdafiileri olup Doğu’da bir nevi hakem görevi üstlenmişlerdi. Bu devletler de doğal olarak Romalılar ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyorlardı (Demircioğlu, 2015). Bu dönemlerde de Anadolu’da tam bir siyasi birlik sağlanamadığından ötürü ülkeler arasındaki diplomatik mesai epey fazlaydı.
Mithradates de küçüklüğünden beridir, böyle bir ortamda, ailesi tarafından yeni bir Büyük İskender [3] olacağı beklentisiyle yetiştiriliyordu ve kendisi de bu duruma kendini kaptırınca saltanatında birtakım taklit işlerine girişmişti [4]. Pontos’un verimli topraklarında oldukça iyi beslenmiş ve vücudu oldukça güçlüydü. Hem Pers hem de Yunan kökenli olan Mithradates, kendisinin bu zürriyetinden gurur duyuyordu çünkü Yunan kökenini Büyük İskender’e, Pers kökenini ise III. Dareios‘a [5] dayandırıyordu (Arslan, 2007, s. 125) ve bu iddiasını da hakimiyetinin meşruiyeti için propaganda malzemesi olarak kullanması kaçınılmazdı [6] (Mayor, 2012, s. 76). Üstelik açık bir şekilde Pontos egemenliğinde, Güney, Kuzey ve Doğu Karadeniz kıyılarına hakim, birleşik bir Anadolu devleti kurmak istiyordu. Bu amacı doğrultusunda yayılmacı bir siyaset izleyip, bahsi geçen coğrafyadaki diğer Hellenistik krallarla -onları daha sonra yutmak niyetiyle- ittifaklar yapıyordu.
Romalılar da yukarıda anlatılan vasiyet sayesinde Küçük Asya’daki varlığını iyice hissettirmiş ve bazı Hellenistik devletleri de himayesine alarak bu durumu pekiştirmişti. Böyle bir vaziyette, bahsedilen gibi birleşik bir Anadolu devleti kurmak isteyen Mithradates ile Romalıların karşı karşıya gelmeleri elbette öngörülebilir bir haldi. Mithradates bu durumun farkındaydı ancak motivasyonu yüksekti çünkü Küçük Asya’daki Hellenlerin kendilerini destekleyeceğini ve Romalılardan nefret ettiklerini, yaptıkları gizli geziler vesilesiyle öğrenmişti (Bosch, 1943, s. 111).
Birinci Mithradates Savaşı’nın Nedenleri
Mithradates, amacı doğrultusunda çokça hazırlık yapmıştı. Donanmasını geliştirmiş, ordusunu güçlendirmişti ve talim programları hazırlayıp bunlara da bizzat katılıyordu (Mayor, 2015). Tüm bunları gerçekleştirmek için de sikke üretimini hızlandırmıştı (Howgego, 2013, s. 57). 75 adet de kale inşa etmişti [7] (Bosch, 1943, s. 111). Bithynia [8] ile birlikte Paphlagonia [9] bölüşülmüştü. Mithradates, Kappadokia hanedanı ile akraba idi, bu krallığı yönetmenin yollarını arıyordu ve Kappadokia sarayındaki bir arkadaşından krala suikast yapmasını istedi. Suikast başarılı olmuştu ancak Mithradates ile öncesinde ittifak kuran Bithynia Kralı III. Nikomedes, bu durumu fırsat bilerek ansızın Kappadokia’ya girdi (M.Ö. 103/2) (Mayor, 2015, s. 146). III. Nikomedes kukla bir kral tayin etti. Mithradates, haberi duyunca ordusuyla harekete geçti ve bu kukla kralı hileyle öldürdü [10]. Yerine kendi adamını tayin etti ve bu yeni kralın üzerinden ülkeyi yönetmeye başladı.
Bu Kappadokia meselesi doğal olarak Bithynia ve Pontos ittifağını sonlandırmıştı. Romalıların himayesine bulunan III. Nikomedes, durumu Romalılara iletti. Gaius Marius [11], Mithradates ile görüşmek üzere Anadolu’ya geldi. Görüşmeler sonuçsuz kalmıştı ama III. Nikomedes sürekli Romalıları kışkırtıyordu. Bundan sonraki görüşmeler Roma’da yapılacaktı [12]. Senatus, Paphlagonia’da bölüşülen toprakların iadesinin ve Kappadokia’nın tekrardan bağımsızlığının kararını verdi (Mayor, 2015, s. 153). III. Nikomedes bu karara hiç itiraz etmedi ancak Mithradates görünürde kabul ettiyse de bahsedilen toprakları geri almak için hazırlıklar yapmaya başladı. Savaş artık kaçınılmaz hale gelmişti.
Birinci Mithradates Savaşı (M.Ö. 89-85)
Romalılar o sıralarda Doğu siyasetine pek önem vermiyorlardı. Bu durum da Mithradates’in cesaretini arttırıyordu, yayılmacı siyasetini Bithynia’ya kadar genişletiyordu. Bithynia Kralı III. Nikomedes ölünce, yerine IV. Nikomedes geçmişti ama selefi kadar başarılı bir siyasetçi değildi. Bu esnada Bithynia’da bulunan Romalı sefaret heyeti, yeni kralı Mithradates’e karşı kışkırtmaya başlamıştı. Mithradates, Kappadokia’yı tekrar istila edip kralı sürünce de savaşa resmen başlamıştı. Ancak görüşmeler sonuçsuz kalınca Romalıların müttefikleri Mithradates’e karşı birleşti ve Küçük Asya’nın muhtelif bölgelerinden asker toplamaya başladılar.
Bu olayların geliştiği sırada Romalıların Küçük Asya’da üç tane ordusu bulunuyordu ve bu orduların her biri yaklaşık 40.000 askerden oluşuyordu [13] (Arslan, 2007, s. 128). Bu ordular Pontos Krallığı’nın sınırlarına sevk edildi. IV. Nikomedes’in ordusu ise 50.000 piyade ve 6.000 süvariden ibaretti (Arslan, 2007, s. 129). Mithradates’in ise 250.000 piyadesi, 40.000 atlı askeri ve 130 savaş arabası vardı (Arslan, 2007, s. 129).
Mithradates, Kappadokia’yı istila edip buranın kralını sürgüne gönderdi. Sonra burayı Romalılardan korumak amacıyla tahkim ettikten sonra IV. Nikomedes’e hücum edip, ordusunu mağlup etti. Ardından Pontos-Bithynia sınırında buluna Romalıların ordusuna saldırıp onları çekilmeye zorladı. Sonrasında Kappadokia-Lykaonia [14] hududunda bulunan başka bir Roma ordusu da olası bir kuşatmaya karşı Phrygia’ya [15] çekildi. Romalılar, müttefikleri olmayan bölgelerden asker toplama konusunda oldukça zorlanmışlardı ki bu durum yerel halkın Romalılara olan hoşgörüsüzlüğünün bir göstergesiydi. Mithradates, tüm bu lehine gerçekleşen olayların ardından Lydia [16], Mysia [17] ve Bithynia’yı fethederek Efesos’a [18] kadar geldi. Başka bir Pontos ordusu da Lydia’nın kalan yerlerini, Karia [19], Pamphylia’yı [20] işgal ettiler. Yerel halk, Mithradates’i ve ordusunu bir kurtarıcı olarak görüyordu [21]. Mithradates genişleyen bu krallığının başkentini Bergama’ya [22] taşımıştı.
Mithradates burada, bölgedeki tüm Latin kökenlilerin katledilmesi emrini verdi ve çok kısa sürede 80.000 kişi öldürüldü. Bu, muazzam bir katliamdı.
Mithradates’in bu hamleleri oldukça iyi bir zamandaydı. Zira Romalılar o sırada iç karışıklıklarla boğuşuyor, Batı’da ve Afrika’da yoğun çarpışmalar yaşıyordu. Hatta Küçük Asya’daki bu meseleler sanki umurlarında bile değildi (Mayor, 2015, s. 213).
Ancak bir süre sonra Romalılar, özellikle yaşanan katliamın ardından, Mithradates meselesinin daha çok üstüne gitmeye başlayacaktı ve durum tersine dönecekti. Küçük Asya’da bunlar yaşanırken, Mithradates de yaklaşık 300 gemilik filosuyla (Arslan, 2007, s. 129) Ege sahillerine açılması için de bir komutanını görevlendirmişti. Zaten Thrakialılar [23] ve Hellenlerle savaş öncesinde ve esnasında diplomatik ilişkiler kurmaya başlamıştı. Pontos ordusu boğazları geçerek Yunanistan’a kadar geldi. Hellenler büyük bir şevkle Pontos hakimiyetini kabul etti. Böylece Mithradates, Ege Denizini kendi iç denizi haline getirmeyi başardı.
Romalılar artık bu meseleyi çözmek için Sulla‘yı [24] tayin etti. Sulla beş adet lejyonuyla (Bosch, 1943, s. 116) M.Ö. 87 yılında Atina’ya kadar geldi. Oldukça zor bir durumda olmasına rağmen büyük zaferler kazandı ve Mithradates’i Yunanistan coğrafyasından çıkarmayı başardı. Romalı tarihçi Eutropius burada yaşanan savaşlar hakkında oldukça abartalı sayılar veriyor. Küçük Asya’ya geçtiğinde de Mithradates’i Bergama’dan çıkarmayı başarmış ve batı sahillerini tekrar Roma’ya bağlamıştı. Mithradates’in komutanlar aracılığla gönderdiği orduları peş peşe yendi ve Pontos’u barışa zorladı. Sulla, Roma’daki siyasi rakipleriyle mücadeleyi tamamlamadan bu seferi tertip etmişti. O yüzden bazen oldukça aceleci davranmış bazen de diplomatik olarak tavizler vermişti. Sulla, Mithradates’in prestijini ve gücünü kırar kırmaz oldukça hafif şartlarda bir barış yapmış [25] ve hemen Roma’ya dönüp siyasi mücadelesine devam etmişti.
İkinci Mithradates Savaşı (M.Ö. 83-82)
Barıştan sonra Mithradates, savaş öncesi konumuna gelmişti. Ancak savaşta kaybettiklerini telafi etmeye çalışacağı açıktı ve bunu da hemen yapmaya başlamıştı. Sulla’nın, Italia’ya [26] dönmeden önce Küçük Asya’ya tayin ettiği vali Murena ise hala Mithradates’i sıkıştırıyordu. Sürekli Pontos sınırlarını ihlal ediyor ve köyleri yağmalıyordu. Mithradates bu durumdan elçiler aracılığıyla sürekli şikayet etse de ne Sulla ne de Murena oralı oluyordu. Murena, Mithradates’in barışı ihlal ettiği gerekçesiyle Sinope’ye [27] sefere çıktığı esnada Mithradates onu arkasından çevirdi ve ordusunu mağlup etti. Murena, Phrygia’ya çekildi, Mithradates, Kappadokia’nın bir kısmını aldı ve antlaşmada ihlal olmaması adına metnin yazılı olmasını talep etti (Bosch, 1943, s. 120) ancak senatus tarafından bu talep reddedildi. Zira barışı yapan Sulla ölmüş ve artık barışın geçerliliği kalmamıştı.
Mithradates bu durumu bir fırsat olarak gördü ve Ermenistan ile ittifak yaparak kaybettiği yerleri geri almak için tekrar hazırlıklar yapmaya başladı.
Üçüncü Mithradates Savaşı (M.Ö. 74-64)
Savaşın başlamasının nedeni bahsedildiği gibi kaybettiği toprakları geri almaktı. Sulla’ya kaybettiği imparatorluğunu ihya etmek istiyordu ve bu durum artık onda takıntı yaratmıştı. Hazırlıklarını hiç durmadan sürdürüyordu. Batı’da Romalılarla savaşan herkesle irtibat kurmaya çalışıyordu. Ancak IV. Nikomedes’in ülkesini, Bithynia’yı, tıpkı III. Attalos gibi Romalılara devretmesiyle (M.Ö. 74) ilişkiler bir kez daha gerildi. Mithradates’in yeni bir savaş başlatacağı belliydi. Tanrılara kurban adıyor, dini ayinler düzenliyor (Mayor, 2015, s. 299) ve propaganda faaliyetleri yürütüp kaybettiği imparatorluktan bahsediyordu (Mayor, 2015, s. 300).
Nihayet Mithradates ordusuyla Bithynia’ya sefere çıkmıştı ve Khalkedon’a [28] kadar gelmişti. Romalılar bu durum üzerine Cotta’yı ve Lucullus’u tayin ettiler. Cotta daha çok donanma ile ilgilenecekti, Lucullus ise orduyu idare edecekti. Khalkedon açıklarında Cotta’nın donanması Mithradates’in donanmasına yenildi. Mithradates bu zaferin ardından Roma garnizonunun bulunduğu Kyzikos’u [29] kuşatmıştı.
Bu olaylar gerçekleşirken Lucullus, Yunanistan üzerinden Pontos’a doğru yürüyordu. Kuşatma haberini alınca sahil şehirlerine geçti, bir donanma hazırladı ve kuşatmanın yaşandığı bölgeye doğru harekete geçti. Mithradates buradan püskürtüldü ve donanmasına katıldı. Ancak donanması da yenilince Pontos’a kaçtı. Lucullus kara yoluyla, Bityhnia üzerinden Pontos’a yürüdü ve buradaki önemli şehirleri Roma’ya kattı. Mithradates yaşanan bu bozgunların ardından Ermenistan’a kaçtı. Lucullus burada Ermenistan kuvvetleriyle çeşitli çarpışmalar yaşamış ve çoğundan galip ayrılmıştı. Lucullus, Ermenistan’ı işgale hazırlandığı sırada orduda şikayetler başlamış ve bu durum neticesinde Lucullus, Ermenistan’da oyalandı ve Anadolu’ya çekildi. Mithradates bu durumu bir fırsat bilerek Pontos’a yürüdü ve buraları tekrar kendine bağladı (M.Ö. 67). Lucullus ise hem Mithradates’in artık bir tehdit oluşturmayacağı kanaatine vararak hem de ordusunun isteği üzerine İtalya’ya dönmüştü.
Pompeius [30] M.Ö. 67 yılında Lucullus’un yarıda bıraktığı işi bitirmek amacıyla Küçük Asya’ya gelir.
Pompeius, Pontos’a yürüyerek Mithradates’i bozguna uğrattı [31]. Burada şöyle bir anekdot vermenin yararı olur: Pompeius da tıpkı Mithradates gibi Büyük İskender hayranıydı ve onu taklit etmeye çalışıyordu. Tarih, bu iki Büyük İskender taklitçisini aynı meydanda karşı karşıya getirdi. Mithradates tahtını tekrar kaybederek bu sefer Ermenistan’a değil, Karadeniz’in kuzeyine, Kırım taraflarına kadar kaçtı. Pompeius bu saatten sonra artık Mithradates’in bir sorun teşkil etmeyeceğine inanıyordu ve Ermenistan’ı da fethetmek istiyordu, böylece Roma’ya muzaffer bir kumandan olarak dönebilecekti. Bu sebeple Parthlar [32] ile anlaşarak Ermenistan ile meşgul olmaya başladı.
Mithradates ile meşgul olma işi artık Pompeius’un değil Karadeniz’e konuşlandırılmış donanma ve garnizondaydı. Pompeius artık bahsedildiği üzere Ermenistan ile ilgileniyor, Küçük Asya’da reformlar yapıyor ve Parthlarla diplomatik ilişkiler kuruyordu. Zira artık Mithradates ciddi bir tehdit olmaktan çok uzaktı. Kırım’da yine de hırsından ve amacından vazgeçmedi ve Tuna Nehri üzerinden İtalya’yı istila planları yapmaya başladı. Ancak umduğu desteği göremedi ve M.Ö. 63 yılında, kendisini zehirleyerek intihar etti. En büyük talihsizliği, mücadelesi boyunca Roma’nın o dönemdeki oldukça yetenekli komutanlarıyla karşılaşması, muhatap olmasıydı. Belki askeri olarak Roma’yı çok zorlamamıştı ancak siyasi manevraları nedeniyle Roma’yı bir süre sonra ciddi manada meşgul etmiştir ki Romalılar bu sebepten ötürü en yetenekli komutanlarını Mithradates ile muhatap etmiştir. Üstelik her kim bu kralı yendiyse, Roma’da oldukça büyük zafer anıtları dikmişler ve muazzam bir üne kavuşmuşlardı. Mithradates neredeyse tüm hayatını ve saltanatını Romalılarla mücadeleye ayırmıştı [33][34]. Öyle ki kendisinden yüzyıllar sonra doğmuş olan tarihçi Eutropius onu şu cümlelerle anlatır:
…son derece azimli ve yetenekli bir insandı. Altmış yıl hüküm sürmüş, yetmiş iki yıl yaşamış, kırk yıl Romalılara karşı savaşmıştı. (Eutropius, VI.12.)
Dipnotlar
[1] M.Ö. 135-63 yılları arası yaşamış Eupator ve Büyük lakapları sahibi Pontos Kralı. Takıntısı vesilesiyle hayatı boyunca kendisine belli bir miktarda zehir vererek bağışıklık kazanmış ve Mithradatium adı verilen bir çeşit zehir üretmiştir.
[2] Günümüzdeki Kayseri, Nevşehir ve dolaylarını kapsayan bölge.
[3] M.Ö. 356-323 yılları arası yaşamış meşhur Makedonya Kralı. Yaptığı fetihler sayesinde Hellenizm akımını Anadolu, Mısır, Yakındoğu, İran, Afganistan ve Hindistan’a yaymıştır. Büyük İskender hakkında dilimize de çevrilmiş şu üç biyografiyi okuyabilirsiniz:
*Bosworth, A. B. (2005). Büyük İskender’in Yaşamı ve Fetihleri. (Hamit Çalışkan, Çev.) Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
*Droysen. (2007). Büyük İskender Tarihi. (Bekir Sıtkı, Çev.) İstanbul: Dharma Yayınları.
*Lendering, J. (2018). Büyük İskender. (Burak Sengir, Çev.) İstanbul: Kronik Kitap.
[4] Mithradates gerek yaptırdığı büstlerde gerek kendi adına bastırdığı sikkelerde kendisini fiziksel açıdan da Büyük İskender’e benzetmeye çalışmıştır. Tıpkı Büyük İskender gibi boynunu hafif sola yatırarak pozlar vermiş, saçlarını onunkiler gibi uzatmış ve taramıştır.
[5] M.Ö. 381-330 yılları arasında yaşamış Pers hükümdarı.
[6] Büyük İskender’in fetihlerinin ardından coğrafyaya yayılan Hellenizm akımı vesilesiyle yerel halkları etkilemek adına çoğu Hellenistik hükümdar birçok kez kendilerini Büyük İskender’e benzetmişlerdir.
[7] Bu kalelerin bazılarının adları ve konumları için bkz. Strabon, XII.3.28
[8] Günümüzdeki Kocaeli, Sakarya ve dolaylarını kapsayan bölge.
[9] Günümüzdeki Kastamonu ve dolaylarını kapsayan bölge.
[10] Ordular karşı karşıya geldikleri zaman Mithradates, Kapadocia kralına yalnız görüşmek için teklif yollar. Teklif kabul edilir ve görüşme esnasında mahrem yerinde sakladığı küçük bir hançer ile kralın boğazını keser.
[11] M.Ö. 137-86 yılları arasında yaşamış meşhur Romalı komutan ve devlet adamı.
[12] Mithradates bu görüşmelere elçisi ve aynı zamanda arkadaşı Gordios’u yollamıştır.
[13] Romalıların bu üç ordusunun sırasıyla başında, Gaius Cassius, Manius Aquillius ve Quintus Oppidus bulunuyordu. Birinci ordu Bithynia-Galatia sınırında; ikinci ordu Pontos- Bithynia sınırında; üçüncü ordu Kappadokia-Lykaonia sınırında bulunuyordu.
[14] Günümüzdeki Konya ve dolaylarını kapsayan bölge.
[15] Günümüzdeki Eskişehir ve dolaylarını kapsayan bölge.
[16] Günümüzdeki Uşak, Manisa ve dolaylarını kapsayan bölge.
[17] Günümüzdeki Balıkesir ve dolaylarını kapsayan bölge.
[18] Günümüzdeki İzmir sınırları içerisinde kalan antik kent.
[19] Günümüzdeki Denizli ve dolaylarını kapsayan bölge.
[20] Günümüzdeki Antalya’nın doğu, Mersin’in batı bölgelerini ve dolaylarını kapsayan bölge.
[21] Yerel halkın Romalılardan nefret etmelerinin sebebi ekseriyetle ekonomik kaygılardır. Romalı vergi mültezimleri halka büyük baskılar yapmışlardır. Ancak aynı baskıları bir süre sonra Mithradates de yapacaktı ve prestijini sarsacaktı (Errington, 2017).
[22] Günümüzdeki İzmir’in kuzeyinde yer alan antik kent.
[23] Günümüzdeki Trakya bölgesi.
[24] M.Ö. 138-78 yılları arasında yaşamış Romalı komutan ve devlet adamı.
[25] M.Ö. 85 yılında yapılan Dardanos Barışı şu şartları içeriyordu:
*Mithradates, istila ettikleri toprakları boşaltacak.
*Sulla’nın Roma’ya dönmesi için donanmasından birkaç gemi verecek.
*3000 talent ödeyecek. (Atlan, 2018, s. 148)
[26] Günümüzdeki İtalya.
[27] Günümüzdeki Sinop.
[28] Günümüzdeki Kadıköy.
[29] Günümüzdeki Çanakkale sınırları içerisinde kalan antik kent.
[30] M.Ö. 106-48 yılları arasında yaşamış Büyük lakaplı Romalı komutan ve devlet adamı.
[31] Pompeius’un bu savaşta 48.000, Mithradates’in ise 33.000 askeri vardı (Atlan, 2018, s. 170)
[32] İran ve dolaylarında bulunan halk.
[33] Mithradates’in biri dilimize çevrilmiş, biri de Türkçe yazılmış oldukça kıymetli şu iki biyografisini okuyabilirsiniz:
*Arslan, M. (2007). Mithradates VI Eupator: Roma’nın En Büyük Düşmanı. İstanbul: Odin Yayıncılık.
*Mayor, A. (2013). Mithradates. (Gürkan Ergin, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
[34] Mitradates Savaşları hakkında başka anlatımlar için şu videoları izleyebilirsiniz:
*https://www.youtube.com/watch?v=9sOCFQCth2k
*https://www.youtube.com/watch?v=6JcWmd04yPw
Kaynakça
Arslan, M. (2007). Mithradates VI Eupator: Roma’nın En Büyük Düşmanı. İstanbul: Odin Yayıncılık.
Atlan, S. (2018). Roma Tarihinin Ana Hatları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Beard, M. (2018). SPQR: Antik Roma Tarihi. (İrem Sağlamer,Çev.) İstanbul: Pegasus Yayınları.
Bosch, M. E. (1943). Hellenizm Tarihinin Anahatları (II. Kısım). (Sabahat Atlan,Çev.) İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları:
Demircioğlu, H. (2015). Roma Tarihi: I. Cilt Cumhuriyet. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Diakov, V. ve Kovalev, S. (2017). İlkçağ Tarihi (Cilt: 2). (Özdemir İnce, Çev.) İstanbul: Yordam Kitap.
Errington, R. M. (2017) Hellenistik Dünya Tarihi, MÖ 323-30. (Gülşah Günata, Çev.) İstanbul: Homer Kitabevi.
Eutropius. (2007). Roma Tarihinin Özeti (Çiğdem Menzilcioğlu, Çev.) İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Faulkner, N. (2017) Roma: Kartalların İmparatorluğu. (Çağdaş Sümer, Çev.) İstanbul: Yordam Kitap.
Freeman, C. (2018). Mısır, Yunan ve Roma. (Suat Kemal Angı, Çev.) Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
Howgego, C. (2013). Sikkeler Işığında Eski Çağ Tarihi. (Oğuz Tekin, Çev.) İstanbul: Homer Kitabevi.
Magie, D. (2001) Anadolu’da Romalılar (I). (Nezih Başgelen ve Ömer Çapar, Çev.) İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Mansel, A. M. (2014). Ege ve Yunan Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Mayor, A. (2013). Mithradates. (Gürkan Ergin, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Plutarkhos. (1945). Hayatlar XXI: Lysandros-Sulla. (Nilüfer Bayar ve Ayşe Önsay, Çev.) Ankara: Milli Eğitim Basımevi.
Strabon. (2015). Geographika. (Adnan Pekman, Çev.) İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
İçeriğimizi beğendiniz mi? Çalışmalarımızı geliştirmemize katkıda bulunmak istiyorsanız bağışçımız olabilirsiniz.
Yanıtla