Oyun İncelemesi: Battlefield 1

Bu içerik, Emre Taş tarafından hazırlanmıştır.

Bu içerik, misafir yazar tarafından hazırlanmıştır. Siz de Tarih-i Kadim’de kendi içeriğinizi paylaşmak istiyorsanız tıklayın.

Bu içeriğimizde, ABD menşeli Electronic Arts (EA) video oyun şirketi ve onun İsveçli geliştiricisi EA Digital Illusions Creative Entertainment (DICE), 21 Ekim 2016’da piyasaya sürdüğü video oyunu Battlefield 1 hakkında incelemede bulunduk. İyi okumalar.

İnsanlığın mağara duvarlarına çizilen resimlerle başlayan tarih yazma serüveni Sümerlerle birlikte çok kullanışlı bir araç edinmişti. Kil tabletler üzerine yazılmaya başlanan tarih, Mısırlılarla birlikte papirüse, 19. yüzyıla gelindiğindeyse sinematografa kavuşmuştu. Sinema çok sesli bir enstrüman olarak insanlığın ifade orkestrasında eşsiz bir yer edindi ve popüler tarih yazım faaliyetini neredeyse tekeline aldı. Öyle ki tarihlerini sinemadan okuyan ABD vatandaşlarının büyük kısmı Vietnam Savaşı’ndan ülkelerinin galip çıktığını sanmaktaydı.




Muhataplarına, kahramanlarıyla duygudaşlık/empati kurdurabiliyor olması sinemayı tarih yazımında eşsiz öneme sahip kılıyordu. O sadece bilgilerin değil, hislerin de yeni nesillere aktarıcısıydı. Ancak günümüzde bu tahtın yeni bir ortağı var gibi görünüyor: Bilgisayar oyunları, muhataplarını kahramanın ve onun serüveninin hem şahidi hem de faili kılarak dramanın empati sağlama kabiliyetini bir sonraki evreye taşıyor.

ABD menşeli Electronic Arts (EA) video oyun şirketi ve onun İsveçli geliştiricisi EA Digital Illusions Creative Entertainment (DICE), 21 Ekim 2016’da piyasaya sürdüğü video oyunu Battlefield 1 ile I. Dünya Savaşı tarihini yeniden yazıyor. Türkçe dil destekli bu oyunun senaryosundaki beş ana bölümden ikisi Osmanlı topraklarında, Çanakkale ve Hicaz’da geçiyor ve Osmanlı askerleri Türkçe konuşuyor.

“Teslim olan olursa merhamet gösterin.”

(Türk askerlerinin oyundaki konuşmalarından.)

Elbette yazı ile icra edilen tarih yazım faaliyetinde olduğu gibi dramada ve video oyunlarında da tarafsızlık sorunu -hatta belki çok daha fazla olarak- varlığını sürdürmekte. DICE, savaşın ve insanlığa verdiği zararların bilançosunu gözler önüne sermek gibi insani bir amaca sahip olduğunu gösteriyor, öte yandan senaryonun tamamı İtilaf Devletleri mensubu askerlerin gözünden ilerletiliyor, yani bilgisayar başındaki oyuncular birer İtilaf askeri oluyorlar.

Battlefield 1’deki Hikâyeler ve Oyuncunun Büründüğü Roller:

Giriş. Çelik Fırtına: Fransa’da Almanlara karşı savaşan ABD askerlerinin gözünden, 1918.

1. Çamur ve Kan İçinde: Fransa’da Alman hattını yarmakla görevli İngiliz Tankçı Danny Edwards, 1918.

2. Rütbeli Arkadaşlar: Britanya Hava Kuvvetleri’nde gönüllü pilot Clyde Blackburn, Fransa- İngiltere, Alman uçaklarına karşı, 1918.

3. Avanti Savoia: İtalya Alplerind,e İtalyan Arditi Birliği mensubu Luca V. Cocchiola, Avusturya Macaristan’a karşı, 1918.

4. Haberci: Çanakkale’de ANZAC mensubu Frederick Bishop, Osmanlılara karşı, 1915.

5. Hiçbir Şey Yazılı Değil: Lawrance’ın müttefiki Bedevi isyancı Zara Ghufran, Osmanlılara karşı, 1918.

Battlefield 1 Hikâyelerinde Tarafsızlık ve Gerçekçilik Sorunu

“Battlefield 1, yüz yıl önce gerçekleşmiş gerçek olaylara dayanır.” -Oyunun giriş bölümünden ön deyiş.

DICE tarafından geliştirilen senaryo oldukça etkileyici bir açılışla başlıyor. Almanlar karşısında ABD kuvvetlerinin askerleri bir bir ölüyor ve oyuncu, ekran her karardığında yönlendirdiği karakterlerin değişen isimleri ve sonu 1918’le biten doğum-ölüm tarihleriyle karşılaşıyor. Böylece savaşın kahramanlık ve hamasetten önce kan ve acı demek olduğu sarsıcı bir biçimde hatırlatılıyor.

“Bütün savaşları bitirecek savaş”ta 60 milyondan fazla asker savaştı. Biten bir şey olmadı… Macera yerine savaşta korkuyla tanıştık; eşitleyici olan tek şey ise ölümdü… Her nişangâhın arkasında bir insan evladı var. İşte biz, o insanlarız… Yorgun olan, masum olan, onurlu ve suçlu olan. Biz hem efsaneleşecek hem de tarih sayfaları arasında yitip gideceğiz. Biz gökyüzünde şövalye, çölde hayalet ve çamurda debelenen fareyiz. Bunlar bizim hikâyemiz.” -Giriş prologlarından.

Çanakkale Muharebesi’nin konu alındığı 4. Bölüm’de bir tür objektiflik gayreti seziliyor. Osmanlıların vatan müdafaası yaptıkları algısı hâkim, ANZAC bakış açısından Britanya İmparatorluğu ağır bir dille eleştiriliyor.

“Britanya İmparatorluğu savaşa yeni bir cephe açmayı planlar. Görülmemiş bir donanmayla Osmanlı vatanının işgali için planlar yapılır. Saldıracak donanma gücü bugüne kadar kurulmuş en büyük filodur.” “Vahşi çatışma 9 ay sürdü ve sonunda Osmanlılar, uğruna çok şey feda ettikleri zafere ulaştılar. Gelibolu’yu vermediler. Yüz bine yakın Osmanlı askeri vatanlarını savunurken can verdi. Onların arasından sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak deneyimli liderler çıktı. Bu savaşta Avusturyalılar ve Yeni Zelandalılar ilk kez ülkeleri için savaştılar. Kahramanlık ve kardeşlik öyküleri bu ülkelerin ulusal kimliklerinin oluşmasında büyük rol oynadı.” -4. bölüm ilk ve son deyişler.

“Lanet İngilizler, geri çekilenleri koruyacağız diye kendi mevkilerini vuruyorlar… Geri zekâlı İngilizler, kendi adamlarını bombalıyorlar.” -ANZAC karakter Frederick Bishop, 4. bölüm.




Arap çöllerindeki savaşların irdelendiği 5. bölümdeyse Osmanlılar kesif bir düşman olarak resmediliyor. Üstelik İmparatorluk, Lawrence ve Bedevi asilerin eylemlerini meşrulaştıracak biçimde “devasa” teknolojik güç ve imkânlara sahip, Arap aşiretlerini yok etmek ve sömürmeye odaklanmış olarak betimleniyor.

“Ortadoğu’nun çöllerinde Arap aşiretleri uzun yıllar altında ezildikleri Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanır.”

(Lawrance – anlatıcı, 5. bölüm.)

Oyun içerisinde zaman zaman baştan aşağı zırhlı ve hatta II. Dünya Savaşı‘nda kullanılan alev makinelerine sahip fantastik Osmanlı askerleri görülüyor. Dahası Arap çöllerine halktan toplanan yardım paralarıyla inşa edilen demir yolu ve trenler, oyunda dev istihkâm topları ve ağır makineli silahlarla donatılmış, Arap aşiretleri yok etmek üzere gönderilen çelikten birer canavar suretinde. Osmanlı birlikleri çöllerde tank ve envaiçeşit zırhlı vasıtalara da sahip.

“İsyanı bastırmak için Osmanlılar en gelişmiş teknolojilerini kullanır. İmparatorluk topçuları, muharebe uçakları ve zırhlı vasıtaları ile at sırtında tüfek kullanan asilere karşıdır…. 400 yılı aşkın bir zamandır Osmanlı İmparatorluğu bu topraklarda hüküm sürüyor. Tüm kaynaklarını denetim altında tutuyor. Fakat Osmanlılara karşı çıkanlar da var. İsyankâr Bedevilerden oluşan küçük çeteler, İmparatorluğu devirmek için birleştiler. Birdenbire vuruyor ve çölün içinde kayboluyorlar. Onların yanında kahramanlıklarıyla ün salmış yalnız bir İngiliz subayı var. Dünya bu adama ismini çoktan vermişti bile: Arabistanlı Lawrance.” -Lawrance – anlatıcı, 5. bölüm.

Osmanlıların bölge komutanı ise Tilkici lakaplı zalim bir subay, yagâne amacı Arap aşiretlerini katletmek ve kadın kahramanımız Zara’yı tahrik etmek.

Öyle ki ona “Ahu gibisin” diye laf atınca Zara, “Senin gibiler olmasaydı ahu gibi değil, hür olurdum!” diyor. Böylece kahraman Lawrance ve asi lider Zara’yı canlandıran oyuncu için gereken motivasyon da sağlanıyor.

“Hür mü? Sen ancak ahrete gittiğinde hür olacaksın. Ve ne mutlu ki İmparatorluk alayınızı tez vakitte hür kılmaya niyet etti. Halihazırda bir tahrip makinesi bütün çölü perdahlıyor. Önünde duran tüm müttefiklerinizi, ailelerinizi, yuvalarınızı yakıp yıkıyor. Tez vakitte kaçacak bir yer ve saklanacak bir delik vaki olmayacak. Tez vakitte aşina olduğunuz ve sevdalandığınız her bir zat kül olacak. Ve siz de hür olacaksınız, gebermeye… Makinelerin terakkisini asla ve kat’a durduramazsınız… Arabistanlı Lawrance efsanesi bu akşam sona erecek.” -Hayalî Osmanlı Subayı Tilkici, 5. bölüm.

Battlefield 1 senaryosunun beş bölümünün ikisinde namlunun ucunda Osmanlılar, Türkler var. Çanakkale’de vatan müdafaası yaptıkları söylenen muzaffer Türkler, kaybettikleri Arap coğrafyasında birer istilacıdır. Bunun yanı sıra oyun şirketi, Arap coğrafyasında savaştan sonra oluşan statüko ile ilgili olarak çuvaldızı değilse bile iğneyi Batı’ya batırır:

“I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar Arabistan’dan çıkarıldı. Fakat İngiliz ve Fransız İmparatorlukları Araplara verdikleri bağımsızlık sözünü tutmadılar. T.E. Lawrance tartışmalı bir kişilik olmayı sürdürüyor. Petrol savaşı ise bugün dahi devam etmektedir.”

(5. bölüm son deyiş.)

Örnekleriyle daha açık açıklamaya çalıştığım gibi, video oyun endüstrisi çağımızın duygudaşlık sağlama gücü en yüksek tarih yazım mecrası olarak aynı tahtı paylaştığı sinemayı bile tedirgin etmeye aday. Az çok iddia sahibi olan tüm dünya devletlerinin tarih yazım kabiliyetine güvenerek sinema sektörüne yaptıkları harcamalar çok yakında oyun sektörüne de sebil edilebilir ve bu vesileyle Çanakkale Savaşı gibi pek çok önemli tarihî olayı başka perspektiflerden dijital olarak yaşamak mümkün olabilir.

Bibliyografya

Marc Ferro, Sinema ve Tarih, çev. Turhan Ilgaz-Hülya Tufan, İstanbul 1995.

Özcan Demir ve Namık Çencen, “Tarih-Sinema Etkileşiminin Popüler Kültürdeki Yeri”, Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, II/I, Nisan 2015, s.13-18.

Robert Toplin, “A Filmmaker as Historian”, AmericanHistoricalReview, AHR Forum, 93/5.

Senem A. Duruel Erkılıç, “Kurmaca Filmler Üzerinden Sinema ve Tarih İlişkisine Bakış”, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayını, 2 Haziran 2005, s.71-87.

Seray Genç, “Toplumsal Tarih Anlatımı ve Sinema,” (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, SBE, 2010), s.51-94.

Talha Turhal, “Battlefield 1 İnceleme-Bölüm 1: Senaryo”, oyunfest.com, 18 Ekim 2016.