Bu yazı Habibe Çalışkan tarafından hazırlanmıştır.
Osmanlı Devleti’ne hizmet vermiş bilim insanları arasında önemli bir yer edinen Takiyüddin, Klasik İslâm astronomisinin son büyük temsilcisi sayılmaktadır. Doğum tarihi hakkında farklı görüşler olsa da 1521 yılında Şam’da doğduğu birçok araştırmacı tarafından kabul edilmektedir [1]. Eserlerinde isim zinciri Ebû Bekir Takiyüddin Muhammed b. Zeynüddin Ma‘rûf b. Ahmed er-Râsid ed-Dimaşki şeklindedir. Sultan III. Murad (1574- 1595) adına yazılmış, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde muhafaza edilen ‘Şehname veya Şemailname’ adlı eserde devrin bilimsel çalışmalarının gösterildiği bir sayfada Takiyüddin’in tasvirine rastlıyoruz (Görsel 1). Ailenin Şam nüfusuna kayıtlı ve Türk kökenli oldukları kaynaklarda geçmektedir. Takiyüddin ilköğrenimini Mısır’ın sayılı âlimleri arasında sayılan, müderris olan babasından almıştır. Şam ve Mısır’da aldığı eğitimler sonucunda bilimsel kişiliğinin oluşumu ilerlemiştir. 1550 yıllarında ailesinin İstanbul’a göç etmesinden dolayı Takiyüddin eğitimine burada devam etmiştir. Belirli dönemlerde araştırmalar için İstanbul’dan Mısır ve Şam bölgesine seyahat ettiği bilinmektedir. 1570 yılı itibariyle tamamen İstanbul’a yerleşen Takiyüddin’in, kurduğu ekip ile birlikte Osmanlı bilim tarihine katkılarından bahsedeceğiz.
Mısır, Şam ve İstanbul’da devrin en ünlü hocalarının yanında eğitimini tamamlayarak, çağının astronomu olmuştur…
Takiyüddin, Mısır ve Şam’da çeşitli ilim adamlarından hadis, fıkıh, tefsir üzerine dersler almıştır. Şam’da müderrislik yapan babasının, 1550’li yıllarda ailesi ile birlikte İstanbul’a gelmesi üzerine Takiyüddin, eğitimini 16 yüzyıl Osmanlı devrinin en ünlü hocalarından Çivizâde Mehmed Efendi, Ebussuûd Efendi, Kutbüddinzâde Mehmed Efendi ve Saçlı Emîr’in yanında tamamlamıştır. Bilgi birikiminin artmasını ve özellikle astronomi ve matematik konularında derinleşmesini sağlayan bu öğrenim sürecinin sonunda Mısır’a giderek Kahire’de Şeyhûniyye ve Sargatmişiyye medreselerinde müderrislik yapmıştır. Semiz Ali Paşa’nın sadrazamlığı döneminde tekrar İstanbul’a geldiğinde Edirnekapı Medresesi’ne müderris tayin edilmiştir. Takuyüddin, devletin çeşitli kademelerinde de ayrıca görevler almıştır. Örneğin Mısır kadılığına getirilen Çivizâde Mehmed Efendi’ye vekâlet etmiştir. Çalışmalarının sonuncunda farklı bilim alanlarında eserler ortaya koyan Takiyüddin; 16 yüzyıl’da çağın astronomu, matematikçisi, fizikçisi olarak zamanının bilgi düzeyini yükseltmeyi başarmış bir bilim insanı olarak anılmıştır. 1570 itibariyle çalışmalarına İstanbul’da devam etmiştir.
Sultan III. Murad’ın emriyle Takuyiddin tarafından imparatorluğun tek gözlemevi olan İstanbul Rasathanesi kuruluyor…
Takiyüddin, 1570 yılında İstanbul’a geldiğinde Müneccimbaşı Mustafa Çelebi’nin ölmesi üzerine, zamanın padişahı II. Selim tarafından Müneccimbaşı olarak atanmıştır. Babasının eğitimine desteği, kendi çalışmaları, devrin hocalarından aldığı eğitimler bu seviyelere yükselmesine sebep olmuştur. 1574 yılı itibariyle çalışmalarını ve gözlemlerine İstanbul’da rasathane olmaması sebebiyle Galata Kulesi’nden yapmıştır (Görsel 2, 3). Dönemin Şeyhülislamı Sâdeddin Efendi ile sıkı bir dostluk bağı kurarak; yeni bir rasathaneye duyulan ihtiyacı açıklayan raporunu, Sokullu Mehmed ve Hoca Sadeddin Efendi’nin aracılığı ile devrin hükümdarı olan Sultan III. Murad’a sunmuştur. Bu raporda, İslam astronomisinin 15. yüzyıl itibariyle kaynak kabul ettiği eserlerden “Zic-i Uluğ Bey” [3] (1437) ve “Zic-i İlhani [4]” (1273) ile yapılan hesapların doğru sonuç vermediği, yeni gözlemlere dayalı yeni cetvellerin hazırlanması gerektiğini vurgulamıştır. 1577 yılında Sultan III. Murad, kendi adıyla anılacak ve eski astronomi tablolarının hatalarını giderecek bir Zîc [5] hazırlanması için bir rasathanenin kurulmasına izin vermiştir.
İstanbul Rasathanesi, 16 yüzyılda Danimarka’daki Hven Adası’nda kurulan Uraniborg Gözlemevi’yle boy ölçüşecek nitelikteydi.
Takiyüddin’in rasathanesi; Danimarkalı simyacı, matematikçi, astronom ve astrolog Tycho Brahe (1546-1601) tarafından Hven Adası’na kurulan Uraniborg Gözlemevi (1576) ve içinde bulunan astronomi aletleriyle boy ölçüşebilecek nitelikteydi [6] (Görsel 4, 5). Bir örnek üzerinden açıklayacak olursak; İstanbul Rasathanesi’nde Güneş parametrelerinin hesaplanması için yeni bir metot geliştiren Takiyüddin, sabit yıldızların enlem ve boylamlarının tespitinde ise Venüs gezegeni, Aldebaran ve Spica Virginis adlı iki yıldızı kullanmıştır. Günümüzde 61′′ olarak hesaplanmış olan Güneş’in apojesini, Takiyüddin 63′′, Kopernik 24′′ ve Tycho Brahe’nin 45′′ değerleriyle hesapladıkları mukayese edildiğinde Takiyüddin’in ve ekibinin çalışmalarının gerçeğe en yakın sonuçlar verdiği görülmektedir [7].
Osmanlı Devleti’nde kurulan tek gözlemevi olan İstanbul Rasathanesi’nde çalışmalar başlıyor…
Osmanlı Devleti tarihindeki ilk ve tek gözlemevi olan ve Türk bilim tarihinde büyük önem taşıyan İstanbul Rasathanesi’ne, yeni gözlemlerin yapılacağına işaret eden “Darü’r-Rasadü’l-Cedid” adı verilmiştir. Takiyüddin’in yazdığı ve Sultan III. Murad’a takdim ettiği “Âlâtü’r-Rasadiyye li Zici-l Şehinşahiye“ eserindeki tarife göre rasathane şimdiki Beyoğlu ya da Galata civarında kurulmuştur [8] (Görsel 6). Sultan III. Murad Şehnamesi’nde Takiyüddin’in portresini görmüştük, resmin tamamına bakacak olursak kurduğu rasathanede 15 kişinin görevli olduğunu görebiliriz (Görsel 7).
Takiyüddin’in ekibi ile yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkan üç adet ‘Zic’e ulaşılmaktadır [9]. Bunlardan en bilineni rasathanenin yapılma gayesi olan, Sultan III. Murad’a sunduğu ez-Zîcü’ş-Şehinşâhî’dir. Uluğ Bey Zîci’nin eksiklerini tamamlamak ve yanlışlarını düzeltmek amacıyla yazılan eserde, rasathanede gerçekleştirdiği gözlemler ve yaptığı aletler hakkında da bilgi verilir. Çalışmalarından elde ettiği verilere bakacak olursak; Ay, Güneş ve gezegenlere ilişkin gözlemlerin yapıldığını; ayrıca Zîc’de Satürn, Venüs ve Merkür gezegenleri için enlem tabloları hazırlandığını [10]; Ay’ın, yeryüzünün ve diğer gezegenlerin hareketlerindeki düzensizliklerin günümüz değerlerine yakın ölçülerde açıklayan sonuçların çıkarıldığını görüyoruz (Görsel 8, 9).
Takiyüddin’in ekibi ile yaptığı çalışmalarına bakacak olursak;
Cep, duvar, masa ve güneş saatleri üzerine çizimler ve somut tasarımlar (Görsel 10). Diyarbakır Artuklu Sarayı mühendisi Cezeri’nin (1151-1233) icatlarına benzeyen mekanik sistemlerle çalışan araç ve gereçler. Aritmetik alanda kendilerine özgü pratik bir rakamlama sistemi geliştirerek, altmışlık kesirlerin yerine ondalık kesirlerin kullanım mantığı, ilk defa ondalık kesirlere dayanarak hazırlanmış, bugün dahi kullanılabilecek astronomi cetvelleri; astronomi, matematik, mekanik, optik ve tıp konusunda yirmiden fazla yapıta rastlanmaktadır [12].
Takiyüddin el Râsid, İlk kez Teleskobun tanımını yapıyor…
Takiyüddin optik alanında büyük başarı göstermiş ve İslâm dünyasında yaklaşık sekiz yüzyıl önce başlatılmış olan optik çalışmalarının sonucunda ulaşılan bilgileri ve problemleri, nedensel ve matematiksel bağlamda tekrar değerlendirip yeni yaptığı deneylerle desteklemiştir. Onun ayrıca ilk defa ışığın küresel yayılımını anlattığı, yine ilk defa Batı’da bilinmesinden önce adını vermeden teleskoptan söz ettiği ve yaptığı bir aleti, “Uzakta bulunmaları sebebiyle görülemeyen şeyleri gösterebilen bir billûr (mercek).” şeklinde tanımladığı yazdığı optik kitabından öğrenilmektedir [14]. “Göz ve Bakış Bahçelerinin Işığı Üzerine Kitap” adlı eserinde şöyle söyler: “Ben uzakta bulunmaları nedeniyle görülemez (gözden gizlenmiş) olan eşyayı en ince ayrıntılarıyla gösteren ve ortalama uzaklıkta bulunan gemilerin yelkenlerini bir ucundan tek bir gözle baktığımızda görebileceğimiz ve (daha önce) Yunanlı bilginlerin yapıp, İskenderiye Kulesi’ne yerleştirmiş olduklarına benzer bir billur (mercek) yaptım.” [15].
Takiyüddin 40 gün boyunca izlediği bir kuyruklu yıldızın hayra çıkacağını yorumluyor.
İstanbul Rasathanesi’nin ömrü, diğer rasathanelerden çok daha kısa olmuştur. 1577 yılı Kasım ayında gökyüzünde beliren kuyruklu yıldız (Görsel 11), Takiyüddin tarafından farkedilmiş ve 40 gün boyunca gözlenmiştir [16] (Görsel 12). Yaptığı gözlem sonucunda Takiyüddin; müneccimbaşı olarak, kuyruklu yıldızın görülmesinin Sultan III. Murad’ın hayrına olacağına ve Osmanlı ordusunun İran’a karşı yaptığı savaşın başarıyla neticeleneceğine dair bir yorum yapmıştır.
Takiyüddin’in yorumladığı kuyruklu yıldız, ardı ardına gelen felaketlerin sebebi sayılıyor ve rasathane bir fermanla yıktırılıyor.
Ancak bu yorumun akabinde savaşta istenilen sonuç alınamadığı gibi, veba salgını da başlamıştır. Bunlara ilave olarak, bazı önemli kimselerin ölümü de, bu kuyruklu yıldızın geçişine bağlanmıştır. Ardı ardına gelen bu olumsuz gelişmeler, rasathaneyle ilgili bir tepkiye neden olmuştur. Zamanın Şeyhülislamı Şemseddin Ahmed Efendi, Padişah III. Murad’a “Gözlem yapmak uğursuzluktur, gözlemevleri bulundukları ülkeleri felakete sürüklerler. Göklerin gizemini (esrar-ı felekiye) aydınlatmaya saygısızca yeltenmenin korkunç sonuçları herkesçe bilinir. Bu işe girişen hiçbir ülke yoktur ki, bayındır iken harap ve devlet teşkilatı yerle bir olmasın.” ifadesini içeren bir fetva göndermiştir. Bunun üzerine, Sultan III. Murad, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya 4 Zilhicce 987 / 22 Ocak 1580 günü bir hatt-i humayun gönderip, rasathanenin yıktırılmasını emretmiştir. Nevizâde Ataî, aynı eserinde, Kılıç Ali Paşa’nın, Güneş’in yüksekliğini ve yıldızları gözlemek için kullanılan aletin iplerini kesip kuyuyu çalı çırpı ile doldurarak, rasathanenin faaliyetine son verdiğini yazmaktadır.
Semerkand Rasathanesi ile başlayan ve Anadolu’da devam eden klasik İslam astronomi çalışmaları Takiyüddin ile bitiyor.
15 ve 16. yüzyıllarda İslam coğrafyasında rasathane kurma çalışmaları hız kazanmış; Bağdat, Suriye, Meragâ, Semerkand, Kahire, Kurtuba gibi şehirlerde rasathaneler kurulmuştur. 1575 yılında kurulan İstanbul Rasathanesi, İslam dünyasının en büyük rasathanelerden birisiydi. 1580 tarihli bir hatt-ı hümâyun ile içindeki aletlerle birlikte yıktırılan bina kısa ömrüne rağmen klasik İslam astronomisinin çalışmalarının üst seviyede ilerlediği bir kurum olmuştur. Takiyüddin; bu yıkıma, emeğinin yok oluşuna derin üzüntü duyarak 1585 yılında vefat etmiştir.
NOTLAR
[1] 4 Ramazan 932 (14 Haziran 1526) tarihinde Dımaşk’ta Türk kökenli bir aile içinde dünyaya geldi. Nev‘îzâde Atâî yanlış olarak 927’de (1521) Kahire’de doğduğunu söyler ve bu bilgi daha sonra bazı araştırmacılar tarafından tekrarlanır.
[2] Cübbesi mavi gömleği yeşil renkte olan kişi Takuyiddin’dir. Devrinin ulemasına mahsus sarığını takmıştır.
[3] Matematikçi ve astronom Uluğ Bey’in(ö. 853/1449) kurduğu rasathanede gerçekleştirilen gözlemlerin sonuçlarının toplandığı eser.
[4] Nasîrüddîn-i Tûsî’nin(ö. 672/1274) astronomiye dair en meşhur eseri.
[5] İslâm bilimleri tarihi terminolojisinde astronomi cetvellerine verilen ad.
[6] TOPDEMİR.H. Takiyüddin el Râsid . TDV. İslam Ansiklopedisi, İstanbul(cilt 39):456,
[7] İHSANOĞLU.E ed.(2013). Bilim ve Teknoloji Tarihi. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Yayınları. Eskişehir syf.184-186
[8] Mahalli Rasad mukabelei Konstainiyye Zâdâllahu Amayiruhu Bilutfi İlahiyye de vaki’ olan Mîri Tophanei Mamurenin fevkında Frenk Sarayı demekle maruf sahai latife muayyen kılınıp mübaşeret olundu…
Süheyl Ünver.(2014) İstanbul Rasathanesi. TTK. Ankara. sayfa.61
[9] 1- Sidret el-Müntehâ el-Efkâr fî Melekût el-Felek el-Devvâr (1577/78-1580). 2-Teshîl Zîc el-Aşârîyye el-Şehinşâhiyye (1580). 3-Cerîdet el-Dürer ve Hâridet el-Fiker (1584)
[10] Demir, Remzi, “İstanbul Rasathanesi’nde Yapılmış Olan Gözlemler,” Belleten, Cilt LVII, Sayı 218, Ankara 1993, s. 171.
[11] Takiyüddin, zatü‟l-halak aletini kullanarak, ekliptiğe yakın yıldızların enlem ve boylam tayinlerini gerçekleştirmiştir. Zatü‟l-halak, gökcisimlerin ekliptikel enlem ve boylamlarını ölçmeye yarayan bir alettir.
[12] Remzi Demir eseri doktora tezinde incelemiş (1991, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü)
[13] Burada sözü edilen saat mekanizmasının Türkçe metin yorumu Mustafa K.vd.(2010) 16 Yüzyıl Takiyüddin’in Gözlem Araçları. İş Bankası Yayınları. İstanbul s.49-51 arasında yapılmıştır bkz.
[14] Topdemir Hüseyin. Takiyüddin el Râsid . TDV. İslam Ansiklopedisi, (cilt 39):456, İstanbul.
[15] Hüseyin Gazi Topdemir, Takîyüddîn’in Optik Kitabı, Işığın Niteliği ve Görmenin Oluşumu, Ankara 1999, s. 340.
[16] ÜNVER, S., 2014, İstanbul Rasathanesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, s.57
KAYNAKÇA
AYDÜZ, S., (2007), Rasathane, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 34, s. 456
ADIVAR, A., (1991), Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Kitabevi, İstanbul,
İHSANOĞLU, E, C., AKPINAR, C., FAZLIOĞLU, Ġ., (1997), Takiyuddin Al- Rasıd, Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, cilt 1, IRCICA, İstanbul,
İNALCIK, H., RENDA, G., (2003), Osmanlı Uygarlığı 1, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara,
KAÇAR M.vd.(2010) 16.Yüzyıl Takiyüddin’in Gözlem Araçları. İş Bankası Yayınları. İstanbul,
TOPDEMİR.H. Takiyüddin el Râsid . TDV. İslam Ansiklopedisi, İstanbul(cilt 39):456,
ÜNVER, S.,(1985), İstanbul Rasathanesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
Yanıtla