Grigoriy Petrov’un bataklıklar ülkesi Finlandiya’nın beyaz zambaklar ülkesine dönüşmesine giden süreçte, yaşam mimarlarının önemini vurguladığı ‘’Beyaz Zambaklar Ülkesinde’’ adlı kitabından 13 alıntı.
1 – Bilgi ile beslenen emek; on, yüz, hatta bin kat daha etkilidir.
2 – Aydın olmak; gösterişli bir kıyafet giymek yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir.
Aydınlar halkın beynidir. Halk bizi eğitimimiz bittikten sonra iyi maaşlı bir işe girerek, akşamları lokantalarda oturmak veya sözde ‘okuma salonlarında’ kağıt veya domino oynamak için yetiştirmedi. Bu hayatı yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir. Aydın olarak sizlerin vazifesi; halkın zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir. Halkın düşünme yeteneğini canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek, sizin göreviniz budur.
3 – Muhterem din adamları, inançlı bir insan olarak, sizden rica ediyorum. Halkınızın gerçek anlamda hizmetkarı olun.
Papazlar kiliseye bağlı memur değillerdir. Sizin göreviniz dini törenler yapmak, kilise kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığını takip etmek ve dua etmekle sınırlı olmamalıdır.
4 – Herhangi bir dini görevi olmayan ben sizlere, kilisenin hizmetkârlarına şunu söylemek istiyorum: Halkın içindeki Tanrı yok olmakta, ölmektedir.
Bundan daha korkunç ne olabilir? Kendi vicdanınız, halkınız ve Tanrı önünde dürüst olmak istiyorsanız, çevrenizde suçlu aramayın. Bilimi, felsefeyi ve aydınları suçlayarak, iki yüzlülerin bugüne kadar yaptığını sizler de tekrarlamayın. Kendinizi suçlayın! Kendinizi tedavi edin! Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin.
5 – Çocuklardan sevgi, saygı ve itaat beklemeyin, bunları kendilerini korkutarak, azarlayarak veya cezalandıracak elde edebileceğinizi düşünmeyin.
Çocukların önünde onların size saygı duyacakları ve sizi, sahip olduğunuz erdemler sayesinde sevebilecekleri gibi davranın.
6 – İstediğiniz türden anayasalar, seçim mevzuatları oluşturabilir, en liberal yasaları çıkartır, sosyalizm veya komünizmin sihirli gücüne inanabilirsiniz.
Ama bizim evladımız olan yüz binlerce çocuk hayata önemsiz ve küçük fertler olarak başlangıç yapacaksa, her türlü parlamentoya rağmen, sefil, fakir ve iğrenç bir yaşantıya mahkum olacağız. Memurlar halka itinasız davranacak, bakanlar ‘’politik yalancı’’, milletvekilleri ise halkın sırtından geçinen vurguncular olarak karşımıza çıkacaktır. Okullar yeni nesillerin kalbini ve zekasını kurutan yerler olarak kalmaya devam edecek, basın bedenini satmakla geçinen hayat kadınına benzeyecektir. Halk kitleleri ise, yüksek sınıflara karşı giderek daha fazla kin ve nefret besleyen, intikam duygusu ile yanıp tutuşan ve kendisinden yüksekte bulunan veya anlamakta zorlandığı her şeyi yıkma güdüsüyle hareket eden, aç veya tok olması bu duygu ve güdülerini etkilemeyen bir sürüye dönüşecektir. Ülkenizin gelecekte sizden beklentisi bu değildir.
7 – Aydınlar halkın ışık saçan düşüncesi, ülkenin eğitimli beyin gücüdür. Kendi aydın kesimine sahip olmayan ülke bedbahttır, şanssızdır.
8 – Baylar! Körebe oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Vatanseverliği, halk sevgisini, kültürel gelişime sağladığınız katkıyı bağırarak anlatıyorsunuz. Kendiniz halk ve vatan için kültür adına ne yaptınız, söyler misiniz?
Bazıları utanmadan, inatla ve haince bir arsızlıkla bu ‘’değerli vatanı’’ talan ediyor, ‘’sevgili halkını’’ soyup soğana çeviriyor. Diğerleri bürolarda, yayınevlerinde aylak aylak vakit öldürüyor, okul ve üniversitelerde memur olarak çalışıyor. Ve bütün bunlar olurken ‘’sevgili halkı’’ temsil eden milyonlarca insan maddi manevi çöküşü sürükleniyor, sakat kalıyor, içip kendini kaybediyor, kalpleri kin ve öfke ile doluyor. Halkın temel değerleri giderek yok oluyor. Henüz geç değilken, halkı ve ülkeyi bu durumdan kurtarın. Halk kitlelerinin arasına katılın, hastalıklarını iyileştirin, onları eğitin ve terbiye edin.
9 – İnsanlar, din adamlarının hangi yoldan gitmeleri gerektiğini unutmuş gibiler.
Papazların temel görevinin halkın din ve maneviyat ışığında terbiye edilmesi, inananların kalbinin ve vicdanının yüce duygularla aydınlatılması olduğunu kimse hatırlamıyor.
10 – Din, insanların kalbinde dua etme arzusu, gerçeğe erişme ihtiyacı ve sevgi duygusu uyandırmalı.
11 – Herkes yaşam koşullarının ağırlığından, karşılaştığı zorluklardan ve hayatın düzensizliğinden bahsedip dert yanıyor, fakat hayatı düzene sokmak ve daha yaşanılır kılmak adına kimsenin bir şey yaptığı yok.
Sanki bizler hepimiz hayatın dışında bulunan seyircileriz, her birimizi sınırsız yetkilerle donatılmış hakimler olarak görevlendirmişler. Herkes büyük işler, büyük şahsiyetler, büyük sevinçler talep ederken, kendisini ve çevresindeki hayatı alışılmış bayağılığın, aptallığın ve hiçliğin hiç olmazsa bir milim üzerine çıkararak yükseltmek çok az kişiyi düşündürüyor.
12 – İnsanlar kendileri için hırsızlık yapmaz, adice davranışlara tenezzül etmez, sineği bile öldürmezler, fakat üyesi oldukları partinin başarısı için, mensubu oldukları sınıfın çıkarları veya kendi düşünceleri uğruna, “vatanın bekası” için yalan da söyler, dolandırıcılık da yapar, adi davranışlarda da bulunur, işkence eder ve hatta öldürür de.
13 – Hiçbir yeteneği olmayan sahtekarlar, kendini beğenmiş basit tipler ve yırtıcı asalaklar, halk ve toplum için faydalı olan her türlü büyük girişime; politikaya, basına ve toplumsal faaliyetlere utanmadan, vicdansızca ve hiçbir şeyden çekinmeden sızmak, bu çalışmalarda yer almak isterler.
Onlar politikayı ve halkın hayatının iyileştirilmesi için yapılan çalışmaları vurgun, haksız zenginleşme ve kişisel yükselme aracı olarak kullanırlar. Kilise, okul ve devlet daireleri onlar için ücret karşılığı aylaklık yapabildikleri yer anlamına gelmektedir. Bulundukları yerlerde hayatın mimari ve halkın hizmetkarı olmak yerine, zamanlarını tembellik yaparak geçiriyorlar.
Yanıtla