İstanbul’un, Sultan II. Mehmed tarafından fethedilmesinin ardından Osmanlı Devleti bir imparatorluğa evrilmiş, Asya’da ve Avrupa’da gerçekleştirilen fetihlere bu bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Arnavutluk coğrafyası Sultan I. Murad itibariyle Osmanlıların ilgilendikleri bir bölge olması nedeniyle birçok padişah bölgeye seferler düzenlemiş, stratejik açıdan önem arz eden bu bölgeyi ele geçirmeye çalışmışlardır. Arnavutluk coğrafyasında I. Murad devri itibariyle başlayan Osmanlı fetihleri bazı dönemler yerel beylerden olan İskender Bey neticesinde sekteye uğramıştır.
Yapılan çalışma neticesinde; Fatih Sultan Mehmed’in seferleri sonucunda Arnavutluk’un nasıl Osmanlı hâkimiyetine girdiğini anlayabilmeyi amaç edinmekteyiz.
Anadolu Selçuklu Devleti 1243 yılında Kösedağ Savaşı’ndan sonra merkezi otoritesini kaybederek yıkılış sürecine girmiştir. Bu dönem itibariyle Anadolu’da otonom yönetim yapısına sahip beylikler ortaya çıkmıştır. Bu beyliklerden birisi olan ve Anadolu’nun batısını kendine mesken tutan Osmanoğulları kısa bir süre içerisinde hem yürüttükleri cihat ve gaza politikası ile hem de Doğu Roma İmparatorluğu’nun içerisinde bulunduğu siyasi sorunlar nedeniyle hızla büyümüş ve bölgede söz sahibi bir devlet haline gelmiştir. Osmanlı Devleti 1352 yılında Rumeli’de bulunan Çimpe Kalesi’ni Doğu Roma İmparatorluğu’nun elinden alarak üs haline getirmiş, Rumeli topraklarına kalıcı olarak ayak basmıştır. Osmanlı orduları 1354 yılında Gelibolu yarımadasına fethetmiş, ardından I. Murad döneminde Edirne gibi önemli bir şehri ele geçirerek bölgeye yerleşmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda yürüttüğü bu fetih siyasetine karşı Balkan devletlerinden oluşan bir Haçlı birliği Osmanlıları bölgeden atmak için harekete geçmiştir. 1364 yılında tarihe Sırpsındığı savaşı olarak geçen; Macar, Bulgar, Eflak ve Bosna krallıklarının askerlerinden oluşan ordu ile Osmanlı ordusunun savaşı neticesinde Osmanlı orduları savaştan galip ayrılmışlardır. Böylece Macarlar, Balkanlardaki mutlak üstünlüklerini kaybederken Bulgar Krallığı, Osmanlı Devleti’ne vergi vermeye başlamıştır.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun yaşadığı iç sorunlar nedeniyle Osmanlı’dan yardım istemesi ve Sırpsındığı başarısıyla Osmanlılar, Balkanlarda oldukça rahat hareket imkânı buldular. Osmanlı akıncıları 1380 yılında Ohri’ye ve Pirlepe’ye girerek Arnavutluk’a doğru ilerlediler. Bu gelişmelerin yanında Osmanlı kuvvetleri, fetihlerini sürdürdüğü diğer kol üzerinden Meriç Irmağı’nı takip ederek 1385 yılında Sofya’yı, 1386 yılında Niş’i ele geçirdi. Osmanlı ordularının bu ilerleyişiyle birlikte Arnavutluk ve Makedonya’da bulunan yerel beyler Osmanlı egemenliğini kabul etti.
OSMANLI – ARNAVUTLUK MÜNASEBETLERİ
Arnavutluk, uzun dönem Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan bir bölgedir. Ancak imparatorluğun gücünü kaybetmesiyle bu bölgede Latin nüfuzunun arttığı görülmektedir. Adriyatik kıyısında bulunan Arnavutluk, Doğu Roma İmparatorluğu’nun bölgeden çekilmesinden sonra Venedik, Napoli ve Sırp krallıklarınca paylaşılmış ayrıca Arnavutluk’ta merkezi otoritenin olmamasından dolayı yerel beyler de otonom birer yönetim kurmuşlardı. 14. yüzyılda merkezi otoriteden yoksun Arnavutluk’ta iki önemli aile bölgenin yönetimini sağılıyordu. Bu aileler Topia ve Balşa aileleridir. Kuzey ve Güney Arnavutluk’ta iki kol halinde yaşayan Topia ailesinin merkezi Draç ve çevresidir. Balşa ailesinin merkezi ise İşkodra’dır. Arnavutluk beyleri hem kendi içlerinde hem de dış müdahalelere karşı yürüttükleri savaş ve siyaset nedeniyle bu dönemde istikrarlı bir yapıya kavuşamadılar.
Bu yapı henüz devam ederken 1383 yılında Türk akıncılarının bölgeye akın ettiklerini görüyoruz.
Öyle ki, Türklerin sıkıştırmaları sonucunda Valona (Avlonya) Prensliği, Türklerden korunmak için Venediklilerin himayesi altına girmeyi kabul etti. Bu dönemde Topia ailesi ile Balşa aileleri arasında yaşanan iktidar mücadelesi nedeniyle Topia ailesi Balşa ailesine karşı girişeceği mücadelede Türklerden yardım istedi. Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’nın 1385 yılında Arnavutluk’a düzenlediği sefer neticesinde Türkler geniş çapta Arnavut topraklarına girdiler.
I. Murad döneminde gerçekleşen I. Kosova Meydan Muharebesi’nde (1389) Haçlı ordularının yanında yer alan Arnavutlar bu savaşı Türklerin kazanmasıyla Osmanlı Devleti’ne vergi ödemek, asker göndermek ve çocuklarını rehin göndermek gibi şartları kabul ettiler. Yıldırım Bayezid döneminde de Arnavutluk üzerine yapılan akınların devam ettiğini biliyoruz. Ancak doğudan gelen Timur tehlikesi ve sonrasında yaşanan Fetret Devri nedeniyle akınlar bir dönem kesintiye uğramıştır.
Fetret Devri boyunca merkezi otoritenin sağlanamaması nedeniyle Anadolu ve Rumeli’de bazı isyan ve ayaklanmalar yaşanmıştır. Bu dönemde Arnavutluk’ta yerel beyler arasındaki mücadelenin devam etmesi nedeniyle Venedik, Adriyatik kıyılarında yayılma imkânı bulmuştur. Yine aynı dönemde (1410) Balşa ailesinden III. Balşa, Evrenos Bey’i mağlup etti. Bu durumdan yararlanan Topialar, Kroya’yı ele geçirdiler. I. Mehmed’in kardeşlerini mağlup ederek tahta geçmesiyle beraber Osmanlılar, Rumeli ile yeniden ilgilenmeye başladılar. 1410 yılında Topiaların ele geçirdiği Kroya Kalesi 5 yıl sonra Osmanlıların hücumu ile yeniden fethedildi.
Daha sonra Evrenosoğlu İsa komutasındaki Osmanlı ordusu, Güney Arnavutluk’taki birçok şehri ele geçirdi ve Gjon Kastriota’nın dört oğlunu rehin aldı.
II. Murad döneminde ilk Arnavut seferinin 1423 yılında gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bu dönemde Evrenosoğlu İsa Bey, Arnavutluk’un önemli ailelerinden Araniti ve Kastriota ailelerini Osmanlı egemenliğini tanımaya mecbur bırakmış ve bölgede Osmanlı hâkimiyetini pekiştirmiştir. Jan Kastriota, 1443 yılında ölünceye kadar Osmanlı idaresine bağlı olarak yaşamıştır. Aranitiler ise Arnavutları sık sık isyana teşvik ederek Osmanlı’nın bölgedeki kontrolünü zayıflatmaya çalışmışlardır. Andre Topia kuvvetleri 1432 yılında bölgede bulunan Osmanlı kuvvetlerini mağlup etmiş, 1433 ve 1434 yılında da bölgeye gönderilen Osmanlı orduları Arnavutlar karşısında varlık gösterememiş ve bölgede Osmanlı hâkimiyetinin sonlanacağına dair umutlar artmıştır.
Nihayet 1435-1436 yıllarında Turhan Bey komutasındaki Osmanlı ordusu Arnavutların kuşattığı Ergeri şehrini kurtarmış ve bölgede tekrar düzeni tesis etmiştir. Osmanlıların 1443 yılında Niş’te aldıkları mağlubiyetten faydalanan Jan Kastriota’nın oğlu İskender Bey ordusuyla birlikte Kroya doğru yönelmiş, elinde II. Murad’a ait sahte bir ferman ile kaleye giren İskender Bey kalede bulunan Osmanlı askerlerini öldürerek kalenin yönetimini eline almış ve Osmanlılara karşı girişeceği uzun mücadeleye başlamıştır. Osmanlıların Arnavutluk’a hâkim olmasını çeyrek asır boyunca engelleyen İskender Bey, Osmanlı sarayında yetişmiş bir asilzadedir.
1410 yılında Osmanlıların, Arnavutluk’a nüfuz etmeleriyle birlikte Jan Kastriota Osmanlı egemenliğini tanımış ve II. Murad’ın 1423 yılındaki Arnavutluk seferi neticesinde dört oğlunu da Osmanlılara rehin olarak göndermiştir.
Kastriota’nın dört oğlundan en küçüğü olan Jary (İskender Bey) Edirne’ye gönderilmiş ve orada İslamiyeti kabul ederek Osmanlıların hizmetine girmiştir. İskender Bey’in babası Jan Kastriota 1443 yılında ölünce Osmanlılar Kastriota ailesinin sahip olduğu toprakları ilhak ettiler. İskender Bey, Osmanlıların 1443 yılında Niş civarında uğradıkları Morova Mağlubiyeti sonrasında Kroya Kalesi’ni ele geçirmiş ve bu dönemden sonra Osmanlıların Arnavutluk’a hâkim olamaması için mücadeleye başlamıştır.
FATİH SULTAN MEHMED’İN BİRİNCİ ARNAVUTLUK SEFERİ (1466)
Sultan II. Murad, Arnavutluk üzerine üç büyük sefer düzenlemiş olsa da her seferinde Macar tehlikesi nedeniyle kuşatmalar kaldırılmak zorunda kalmıştır. II. Murad’ın vefatı sonrasında tahta 1451 yılında II. Mehmed geçti. Bu döneme kadar savunma durumunda bulunan İskender, 1452 yılında Napoli Kralı ile yaptığı anlaşma sonrasında saldırgan bir tutum takınmıştır. Bu dönemde Arnavutluk üzerine iki ordu gönderilse de İskender Bey onları mağlup ederek halk arasında ve Batı dünyasındaki konumunu güçlendirmiştir. 1455 yılında Fatih Sultan Mehmed’in Sırbistan seferini fırsat bilen İskender Bey ordusuyla beraber Türklerin elinde bulunan Berat’ı kuşattı.
Fatih Sultan Mehmed’in emriyle Evrenosoğlu Ali Bey komutasındaki Osmanlı ordusu Arnavutluk üzerine gönderildi ve kaleyi kuşatmadan kurtarıp İskender’in ordularını ciddi bir mağlubiyete uğrattı. Arnavutluk’taki konumunu kaybetmek istemeyen Napoli Kralı, Papa’dan yardım istedi. Arnavutluk’u kurtarmak için Fransızlardan, Sırplardan ve Almanlardan yardımcı birlikler geldi (1456). İskender Bey’in akrabası olan Hamza Bey’in teşvikiyle Osmanlı ordusu Kroya’ya doğru sefere çıktı. İskender Bey her zaman uyguladığı taktiği uygulayarak adamlarıyla beraber dağlara çekildi ve Osmanlı ordusu Albulena ovasını geçerken ani bir baskınla Osmanlı ordusunu mağlup etti ve Hamza Bey’i esir aldı.
Papa III. Callixtus bu haber üzerine İskender Bey’i “Mukaddes Makamın Genel Komutanı” ilan etti. 1458 yılında Napoli Kralı V. Alphonse’nin ölümü İskender Bey’i en büyük destekçisinden yoksun bıraktı. Napoli tahtına geçen Ferdinand’ın yaşadığı iktidar mücadelesine destek olmaya giden İskender Bey bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na vergi ödemeyi kabul etti (1460).
Fatih Sultan Mehmed’in 1463 yılındaki Bosna seferi sırasında Venedik ve Macaristan Krallığı aralarında ittifak yaparak Türklerin, Adriyatik kıyılarına inmesine engel olmaya çalıştılar.
Bu ittifakın içine Osmanlı ile barış imzalamış İskender Bey’i de ikna ederek davet ettiler.
1464 yılında İskender Bey, Osmanlı ile imzaladığı barış antlaşmasını Venedik ve Macarların desteğiyle bozarak Osmanlı İmparatorluğu’na ait kaleleri kuşatmaya başladı. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed, Balaban Paşa komutasında bir orduyu Arnavutluk üzerine gönderdi. Balaban Paşa, İskender Bey’in birliklerine karşı birkaç küçük galibiyet alsa da 1465 yılında İskender Bey komutasındaki orduya mağlup oldu ve bu savaşta Osmanlı kumandanlarından Yakup Paşa öldürüldü.
Fatih Sultan Mehmed, Balaban Paşa’nın mağlubiyeti üzerine ordusuyla beraber bizzat Arnavutluk üzerine yürüdü. Sultan II. Mehmed, İskender Bey’e ağır bir darbe indirmek için onun merkezi olan Kroya (Akçehisar) Kalesi’ni kuşatması gerektiğini biliyordu. Sultan II. Mehmed öncelikle İskender Bey’in coğrafi kazançlarını elinden almak için Türklerin sık sık durdurulduğu darboğazları ele geçirdi.
Daha sonra ordusuyla beraber Balaban Paşa’nın kuvvetlerinin yanına giderek Kroya Kalesi’ni kuşatma altına aldı. Fatih Sultan Mehmed kalenin sağladığı coğrafi avantajdan dolayı fethinin uzun süreceğini bildiğinden Balaban Paşa’ya kuşatmaya devam etmesi emrini verdi. Kendisi ordusuyla beraber İşkombi Nehri yakınlarındaki Valne harabelerini imar ederek kısa bir süre içerisinde Arnavutluk içinde stratejik öneme sahip bir noktada İlbasan Kalesi’ni yaptırdı.
Kaleye 400 yeniçeri ve bir grup takviye kuvvet yerleştiren Sultan II. Mehmed İstanbul’daki veba salgını nedeniyle Bulgaristan’a doğru yöneldi.
İskender Bey, Kroya kuşatma altındayken bir grup adamıyla beraber İtalya’ya gitti ve yardım talebinde bulundu. İtalyan devletleri arasında yaşanan iç sorunlar ve her an patlak verebilecek bir savaş tehlikesi nedeniyle Napoli ve Papalık dışında yeterli bir destek göremeyen İskender Bey ordusuyla beraber Balaban Paşa’nın üzerine yürüdü ve Balaban Paşa bu çarpışmada öldü. Geriye kalan Osmanlı birlikleri Makedonya’ya sığındı ve böylece Fatih Sultan Mehmed’in birinci Arnavutluk seferi de sona ermiş oldu.
FATİH SULTAN MEHMED’İN İKİNCİ ARNAVUTLUK SEFERİ (1467)
Fatih Sultan Mehmed, Kroya (Akçahisar) ve Draç şehirleri arasında kalan bölgeye İlbasan Kalesi’ni inşa ettirerek ilerleyen yıllarda bu kaleyi Arnavutluk’un fethi için bir üs olarak kullanmaya başlayacaktır. Balaban Paşa’nın ölümü ve İlbasan Kalesi’nin, İskender Bey tarafından kuşatıldığı haberi üzerine Fatih Sultan Mehmed ikinci Arnavutluk seferi için hazırlıklara başladı.
1467 yılının baharında Osmanlı ordusu Arnavutluk’a doğru harekete geçti. Fatih Sultan Mehmed’in büyük bir ordu ile üzerine geldiği haberini alan İskender Bey, İlbasan Kuşatması’nı kaldırarak geri çekildi. Bu haber üzerine dahi Sultan II. Mehmed seferi sonlandırmayarak Arnavutluk sorununu kesin bir çözüme kavuşturmak istediğini ortaya koymuştur. Osmanlı ordusu için bu seferde en çetin geçen mücadele Buzurşek Boğazı’nda yaşandı.
İki taraftan da dağlarla çevirili olan darboğazda Osmanlı ordusu ve Arnavut birliklerinin mücadelesi sabahtan akşama kadar sürdü.
Arnavut birliklerinin gece ani bir baskınla üstünlüğü ele alma girişimi böyle bir saldırıya karşı hazırlıklı olan Anadolu birliklerince önlendi ve çok sayıda Arnavut öldürüldü. Osmanlı ordusu oradan İlbasan Kalesi’ne doğru hareket etti. Osmanlı-Venedik mücadelesinin klasik sahnelerinden biri olan Arnavutluk zıtlaşmasına son vermek isteyen Fatih Sultan Mehmed öncelikle Mahmud Paşa komutasındaki bir orduyu İşkodra’yı kuşatmakla görevlendirdi. Fatih Sultan Mehmed ise ordunun diğer bölümüyle Arnavut topraklarında isyana katılmış köyleri ve şehirleri cezalandırarak Kroya önlerine kadar gelmesine rağmen Kroya’yı ele geçiremedi (1467). Fatih Sultan Mehmed bu seferde gerekli tüm önlemleri alarak bölgede kendisine karşı gelebilecek hiçbir güç bırakmamıştır.
Ayrıca Sultan II. Mehmed ele geçirdiği kale ve kasabalara askerler yerleştirerek Osmanlıların bölgede kalıcı bir unsur olduğunu göstermiş ve Arnavutluk’un ilhakı sürecini hızlandırmıştır.
Fatih Sultan Mehmed’in ordusuyla beraber geri çekildiği haberini alan İskender Bey, Arnavut beylerini toplantıya çağırdı. İskender Bey’in amacı tekrardan İlbasan Kalesi’ni kuşatmaktı ancak sağlık durumu ve ilerleyen yaşı nedeniyle 17 Ocak 1468 yılında Leş kasabasında öldü. Arnavutluk coğrafyasının sarp kayalıkları ve geçit vermez darboğazları nedeniyle İskender emrindeki az bir kuvvetle Türkleri 25 yıl boyunca bu coğrafyada uğraştırmıştır.
Öyle ki İskender Bey’in ölümünü haber alan Fatih Sultan Mehmed’in “Hristiyanların vay haline; kılıç ve kalkanlarını kaybettiler.” dediği rivayet edilmektedir.
İskender Bey’in ölümü üzerine Arnavutluk üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen iki İtalyan devleti olan Venedik ve Napoli, hemen harekete geçti. Venedikliler, Kroya ve Kastriota Prensliği’nin İskender Bey’in oğlu olan Jean’a ya da bölgenin kendilerinin himayesine bırakılmasını istediler. Venedikliler bu sayede Napoli’nin bölgedeki hâkimiyetini kısıtlamayı ümit ettiler. Ancak İskender Bey’in dul eşi ve bazı Arnavut beyleri Napoli ile anlaşma yoluna gittiler.
Fatih Sultan Mehmed, Arnavutluk’un içine düştüğü bu durumdan yararlanmak için üçüncü bir Arnavutluk seferinin hazırlıklarına başladı. Lakin 1464 yılından 1477 yılına kadar Anadolu’da Karamanoğulları, Doğu’da Uzun Hasan, Batı’da ise Boğdan ve Macaristan ile ve denizlerde Venediklikliler ile mücadelesi nedeniyle uzun yıllar boyunca Arnavutluk seferini ertelemek zorunda kalmıştır. Nihayet Fatih Sultan Mehmed 1475 yılında Hadım Süleyman Paşa’yı İşkodra’nın fethi ile görevlendirdi. İşkodra bu dönemde Venediklilerin elinde ve Antonio Loredano komutasında savunulmakta idi. Hadım Süleyman Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu şehri bir ay boyunca kuşatma altına aldı. Surlarda açılan gediklerden Osmanlı askerleri birkaç başarılı girişimde bulunsa bile çok geçmeden geri püskürtüldüler. Hadım Süleyman Paşa durumu Fatih Sultan Mehmed’e bildirdi.
Fatih Sultan Mehmed bizzat kendisi Arnavutluk seferine çıkmak istese de o dönemde Boğdan ile ilgilenmek zorunda kaldığı için sefer ileri bir tarihe ertelendi.
Boğdan sorununun çözüme kavuşmasından sonra artık Arnavutluk seferi için hiçbir engellin kalmadığı gören Fatih Sultan Mehmed öncelikle Mihailoğlu Ali Bey’i, Macaristan’a; Bosna Sancakbeyi İskender Paşa’yı da Venedik toprakları üzerine gönderdi. Sultan II. Mehmed İşkodra’nın fethi için bu defa Gedik Ahmet Paşa’yı görevlendirdi. Ancak Gedik Ahmet Paşa kalenin coğrafi avantajından dolayı daha önce hiç kimse tarafından alınamadığını, bu nedenle bizzat padişah tarafından kuşatılması gerektiği karşılığını verdi. Bu karşılık üzerine sinirlenen Fatih Sultan Mehmed, Gedik Ahmet Paşa’yı Anadolu Hisarı’na hapsettirdi.
Gedik Ahmet Paşa azledilerek yerine Karamani Mehmed Paşa sadrazamlığa getirildi. 1478 yılında Fatih Sultan Mehmed’in önderliğinde üçüncü Arnavutluk seferine çıkıldı. Fatih Sultan Mehmed’in bu sefere çıkmasının amaçlarından birisi de 16 yıl süren Osmanlı-Venedik mücadelesinde sona gelinmesi ve taraflar arasında barış görüşmelerinin başlamak üzere olmasıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Arnavutluk’u ele geçirmesiyle yıllar boyunca devam eden savaş Osmanlı lehine sonlanacak ve Türkler Adriyatik kıyılarına yerleşeceklerdi.
FATİH SULTAN MEHMED’İN ÜÇÜNCÜ ARNAVUTLUK SEFERİ (1478)
Fatih Sultan Mehmed üçüncü defa Arnavutluk üzerine ilerlerken artık bu sorunu kökünden çözmek niyetindeydi. Venediklilerle barış görüşmelerinin konuşulduğu sırada Arnavutluk sorununun Osmanlılar lehine çözülmesi barış görüşmelerinde Osmanlı’nın elini oldukça güçlendirecekti. Fatih Sultan Mehmed öncelikle Gedik Ahmed Paşa’nın bu görevi kabul etmemesi üzerine onun yerine sadrazamlığa Karamani Mehmed Paşa’yı getirdi. Ardından Arnavutluk coğrafyasının sarp dağlardan ve bozuk yollardan oluşması nedeniyle ordu ve silah araç-gereçlerinin hızlı bir şekilde intikal ettirilmesi için Evrenosoğlu Ahmet Bey ile Turhanoğlu Ömer’i yollar yapmak ve sefer güzergâhındaki köprüleri tamir ettirmeleri için gönderdi.
Buna rağmen Fatih Sultan Mehmed ve Osmanlı ordusu sefer sırasında ciddi ulaşım zorlukları yaşamış, padişah bir süre yaya bir şekilde yolculuk etmek zorunda kalmıştır.
Fatih Sultan Mehmed’in, Arnavutluk’taki ilk hedefi defalarca kuşatılmasına rağmen ele geçirilememiş olan Kroya Kalesi’ydi. İskender Bey’in ölümünden sonra kaleyi Venedikliler savunmaktaydı. Uzun yıllardır kuşatma altında tutulan kale küçük bir Venedik kuvveti ile savunulmakta ve açlık ve susuzluk gibi problemler yaşamaktaydı. Venedikliler on bin kişilik yardımcı bir kuvveti kalenin savunulması için gönderseler de Evrenosoğlu Ahmet Bey yardımcı kuvveti kaleye varmadan imha etmiş ve kaleye yardım imkânını ortadan kalmıştır. Gıda ve silah eksikliğinin yanında padişahın da büyük bir ordu ile üzerlerine geldiğini gören kale muhafızları daha fazla direnmeyerek Kroya Kalesi’ni 1478 yılında teslim ettiler. Böylece 1443 yılından beri Arnavutların elinde olan Kroya Kalesi tekrardan Türklerin eline geçmiş oldu. Kroya Kalesi’nin alınmasından sonra ordunun yönü İşkodra’ya doğru çevrildi.
Padişah, Davut Paşa’yı önden göndererek Drin Nehri’ne bir köprü yaptırmasını emretti.
Davut Paşa emir üzerine Drin’e köprü yaptırarak ordusunu İşkodra önlerine getirdi ve padişahı beklemeden kalenin kuşatılması emrini verdi. 22 Haziran 1478 yılında başlayan İşkodra Kuşatması sırasında, arazinin bozukluğu nedeniyle ağır topların sevkiyatı yapılamadı; bunun yerine top döküm malzemeleri deve ve katırlarla İşkodra önlerine getirttirilerek burada imal edildi. Kale komutanı Proveditore Antonio da Lezze kuşatma hazırlıklarını yaparak kalenin erzak ve savunma ihtiyaçlarını karşıladı. Bu nedenle, 22 Haziran-2 Temmuz arasında yapılan hücumlar başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 2 Temmuz günü Fatih Sultan Mehmed ordusuyla beraber İşkodra önlerine geldi. Fatih Sultan Mehmed’in emriyle de iki büyük taarruz gerçekleşse de bu hücumlar da kanlı bir şekilde geri püskürtülmüştür. Osmanlı hücumlarından sonuç alınamaması ve ciddi asker kayıpları nedeniyle Fatih Sultan Mehmed’in huzurunda bir savaş divanı kurulmuştur.
Divanda alınan kararlara göre öncelikle İşkodra’ya destek sağlayan etrafındaki güçlü kaleler ele geçirilecek, daha sonra İşkodra üzerine hücum edilecekti. Rumeli Beylerbeyi Davut Paşa, Gölbaşı hisarını; Anadolu Beylerbeyi Süleyman Paşa da Dergos’u almakla görevlendirildi. Gölbaşı Kalesi, Osmanlı ordusuna zorluk çıkarmayarak kaleyi teslim etti ve oradaki birlikler Dergos’a sevk edildi.
Dergos Kalesi, Davut Paşa ve Süleyman Paşa birliklerine karşı direnç gösterse de 16 günün ardından ele geçirildi. Daha sonra Davut Paşa komutasındaki ordu Leş kasabasını ele geçirdi, böylece İşkodra’ya karadan ulaşabilecek tüm yardımların önüne geçilmiş oldu. İşkodra ile Venedik bağlantısı sadece Boyana Nehri üzerinden sağlanabilmekteydi. Kaleye gelebilecek tüm yardımlarının önünü kesmek isteyen Osmanlılar, Boyana Nehri üzerine köprü kurup iki tarafına da kuleler inşa ettiler ve nehrin kontrolünü ele geçirdiler.
8 Eylül günü Fatih Sultan Mehmed kuşatmayı Evrenosoğlu Ahmet Bey’e ve komutasındaki güçlere bırakarak İstanbul’a döndü.
Tüm kara ve deniz bağlantısı kesilen İşkodra altı ay boyunca direnmeyi sürdürse de bir takım şartlarının kabul edilmesi sonunda şehri teslim edeceklerini bildirdiler. Şartlara göre İşkodra halkının can ve malına zarar verilemeyecek, şehirde kalmak isteyenlere karışılmayacak, isteyenler ise şehri terk edebileceklerdi. Şehri terk etmek isteyenler Venediklilerin 1479 yılında gönderdikleri 5 gemiye binerek şehirden ayrıldılar. İşkodra’nın ve Kroya’nın fethedilmesi ile Arnavut toprakları tamamen Osmanlı egemenliğine girmiş oldu. Adriyatik kıyılarında böylesine önemli bir üssün ele geçirilmesi Batı dünyasında ciddi bir panik havasına neden oldu. Osmanlılar, Mora ve Arnavutluk idaresini ele geçirerek hem Ege Denizi’nde hem de Adriyatik kıyılarında söz sahibi oldu.
Osmanlılar kuruluşları itibariyle gerek beyliklerinin konumu gerekse izledikleri doğru politikalar nedeniyle kısa sürede kendisi gibi olan beyliklerden ayrılmış ve devletleşme sürecine girmiştir. Osmanlıların batı yönünde izledikleri siyaset ve fetih hareketleri sonuç vermiş ve Osmanoğulları kısa sürede Rumeli’ye geçerek topraklarını Avrupa’da genişletme imkânı bulmuşlardır. I. Murad ve I. Bayezid döneminde Rumeli ve Avrupa yönünde önemli fetih hareketlerinde bulunan Osmanlılar kısa sürede bölgede söz sahibi devletler arasına girmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethi ile Osmanlı Devleti hem Asya ve Avrupa arasında kalan toprak bütünlüğünü sağlamış hem de cihanşümul bir anlayışla bir imparatorluk haline gelmiştir.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden ayrılmasıyla birlikte Fatih Sultan Mehmed kendisini “Kayser” ilan ederek Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihteki sınırları üzerinde hak iddia etmiştir. Arnavutluk coğrafyasının uzun bir dönem Doğu Roma İmparatorluğu’na ait olması ve bölgenin Adriyatik kıyılarındaki jeopolitik konumu nedeniyle Fatih Sultan Mehmed bölgeyi hâkimiyeti altına almak istemiştir.
Fatih Sultan Mehmed’in, Arnavutluk üzerine düzenlemiş olduğu üç sefer neticesinde bölgenin ele geçirilmesiyle Osmanlılar ile Venedikliler arasında yaşanan 16 yıllık savaş sona ermiştir. Böylece, iki yıl sonra yapılan Otranto Seferi’nde Arnavutluk topraklarının stratejik konumu daha iyi anlaşılmış ve Venedik’in güçten düşmesiyle Osmanlıların İtalya siyasetine müdahil olması kolaylaşmıştır.
Kaynakça
Aşıkpaşazade (2003). Osmanoğulları’nın Tarihi. (Çev. Kemal Yavuz, M. A. Yekta Saraç), İstanbul: K Kitaplığı. Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. (Çev. Dost Körpe), İstanbul: Oğlak Bilimsel Kitaplar.
Cezar, Mustafa (2010). Mufassal Osmanlı Tarihi Resimli-Haritalı Cilt 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Clot, Andre (1994). Fatih Sultan Mehmet.(Çev. Necla Işık),İstanbul: Milliyet Yayınları.
Emecen, Feridun M. (2015). Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Fleet, Kate (2016). Akdeniz’de Osmanlı Genişlemesi.(Ed. Suraiya H. Faroqhi, Kate Fleet), (Çev. Bülent Üçpunar), Cambridge Türkiye Tarihi 2. Cilt (1453-1603) İstanbul: Kitap Yayınevi
İnalcık, Halil (2009). Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
İnalcık, Halil (2003). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), (Çev. Ruşen Sezer), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
İnalcık, Halil (2015) Türkler ve Balkanlar, Bal-Tam Türklük Bilgisi 3, Prizren ss. 22
Jorga, Nicolae (2009). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (Çev. Nilüfer Epçeli), İstanbul: Yeditepe Yayınları.
Kunt, Metin (2002) Siyasal Tarih 1300-1600. (Ed. Sinan Akşin), Türkiye Tarihi 2 Osmanlı Devleti 1300-1600. İstanbul: Cem Yayınevi
Kritovulos(1967). İstanbul’un Fethi, (Çev. Muzaffer Gökman), İstanbul: Akşam Kitap Kulübü.
Sakaoğlu, Necdet (2015). Bu Mülkün Sultanı, İstanbul: Alfa Yayınları.
Tansel, Selahattin (1953). Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyeti. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Tursun Bey (2014). Fatih’in Tarihi. (Ed. Seval Orhan, Fatih Kerem Yardım), İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayınları.
Yücel, Yaşar; Sevim, Ali (1991). Osmanlı Klasik Döneminin Üç Hükümdarı Fatih- Yavuz- Kanuni. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Zinkeisen, Johann W. (2011). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi 2. (Çev. Nilüfer Epçeli), İstanbul: Yeditepe Yayınları.
Wener, Ernst (1988). Büyük Bir Devletin Doğuşu- Osmanlılar 1300-1481. (Çev. Yılmaz Öner), İstanbul: Alan Yayıncılık.
Mutis, bu kadar genis bir versionunu hic okumamistim, Arnavutlara neden inatci dediklerinin bir kaniti da bu olsa gerek.