Doğu’nun Haçlılar Üzerine Etkileri

Bu yazı Hakan Bozdemir tarafından hazırlanmıştır.

Haçlı Seferleri, genel manada savaşa ve çetin mücadelelere sahne olan bir süreçtir. Bu doğrultuda yapılan çalışmaların da büyük bir çoğunluğu, doğal olarak siyasî ve askerî alanda ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda bu alanların dışına çıkarak, Doğu’ya gelen ve yerleşen Haçlılar üzerinde bu coğrafyanın nasıl etkiler oluşturduğunu incelemeye çalışacağız.

11. yüzyılda henüz seferler başlamamışken Avrupa’da, Doğu’ya karşı bir merak oluştuğunu görebilmekteyiz.

Bu yüzyılda İslam Peygamberinin ilk kez Latince bir biyografisinin Avrupa’da ortaya çıktığı göze çarpmaktadır. [1] Doğu’ya ve burada yaşayan Müslümanlara ait değerlerin Avrupa’da merak edilmesi, yalnızca Hz. Muhammed’in hayatı ile alakalı eserlerin ortaya çıkması ile sabit kalmamıştır. 12. yüzyılın ortalarında, seferler devam ederken hem Batı dillerini hem de Arapçayı bilen tercümanlar bir araya getirilerek Kur’an’ın da Batı dillerine tercüme edildiği görülmektedir. [2]

Doğu’nun zenginliklerinden olabildiğince yararlanmaya çalışan Haçlılar, Müslümanlar ile kurdukları ilişkiler sayesinde Doğu’ya has olarak bilinen birçok metodu da Avrupa’ya taşımışlardır. Seferler başladığında parşömen üzerine yazı yazarken, Müslümanlardan gördükleri buğday samanından kâğıt yapma sanatını dahi burada öğrenmişlerdir. [3]

Haçlılar, Müslümanların siyasî kuvvetinden telaş duyup, medeniyetlerine de şüphe ile yaklaşmaktaydılar.

Batı’nın Müslümanlara karşı bakış açısının daha iyi anlaşılabilmesi için Endülüs Emevîleri zamanında yaşanan bir durumdan bahsetmemiz yerinde olacaktır. İspanya’daki İslam okullarına girmeyi başaran ve ileride papa olacak olan II. Sylvester’a, memleketine döndüğünde çevresi tarafından ”ruhunu şeytana satmış olan kimse” olarak yaklaşılmıştır. [4]

Endülüs’te satranç oynayan Müslüman ve Hristiyan’ın tasviri, Libro de los juegos (Oyunlar Kitabı), 13. yüzyıl.

Haçlılar Doğu’ya geldiklerinde hiç de düşündükleri gibi vahşi insanlar ile karşılaşmamışlardır. Buranın ortamına uyum sağlamak adına değişimin şart olduğu kanaatine varanlar bulunmaktaydı. Tangred’in bastırdığı paralardaki siluetinde Arap başlığı takıyor olması ve bu paraların üzerinde Arapça yazıların bulunması, Haçlıların Doğu coğrafyasının etkisinde kaldığını göstermektedir. Bazı Hristiyanlar, yalnızca Müslümanlara yaraşmak için Müslüman olmuş gibi davranmışlar hatta namaz kılıp oruç tutmuşlardır. [5] Haçlı hâkimiyeti döneminde Kudüs’te basılmış İslamî sikkelere de sık sık rastlamak mümkündür. [6]

 

Kudüs Haçlı Krallığı’nda basılan İslamî bir sikke (ön yüz).
Kudüs Haçlı Krallığı’nda basılan İslamî bir sikke (arka yüz).

Haçlı seferleri, Avrupa’nın kıyafetlerini de etkilemiştir. Başlık, ilk olarak şövalyeler tarafından 12. yüzyılda giyilmiştir. Soyluların, önceki dönemlere göre daha geniş mantolar giymeye başladıkları ve kıyafetlerinde kullandıkları süslemelerin arttığı görülmektedir. [7]

Haçlılara ait doktorlar, aşçılar, zanaatkârlar ve işçiler genellikle Suriye kökenli kişilerden oluşmaktaydı. Mümkün olduğu takdirde Doğu’da bulunan Hristiyanlara bu işlerde öncülük tanımaktaydılar. Burada bulunan Haçlıların hamama gitmeye, şeker kamışı kullanmaya, cenazelere ağıtçı çağırmaya ve kendilerinde yeni bir davranış olarak görülen eğlencelerde dansöz oynatmaya başladıkları görülmektedir. [8]

Haçlılar, baskıcı tutumları sebebiyle köylerinden kaçan Müslümanların yerine kendi dindaşlarını yerleştirmekteydiler.

Doğu’ya yerleşenler arasında tüccar olanlar genellikle sahil şehirlerindeki pazarları dolaşmaktaydılar. Mallarını daha ucuza alabilmek için iç bölgelerdeki şehir ve panayırları da ziyaret ediyorlardı. Seferlerden sonra memleketlerine geri dönenlerin aksine İslam coğrafyalarına yerleşen Hristiyanlar ile kurulan sosyo-kültürel ilişkiler daha çok dikkat çekmektedir. Bahsedilen Hristiyanların bazıları, adeta bir Müslüman gibi hayatlarını sürerken bazıları da kendilerine has mahalleler oluşturmuşlardır.

Haçlılar ele geçirdikleri toprakları kendi feodal düzenlerine göre yönetiyorlar, buralarda yaşayan tüccarları bir takım vergiye tabi tutuyorlar ve mallarının bir kısmını da bağlı oldukları Haçlı kontluklarına aktarıyorlardı.

Ele geçirdikleri bu yerlerde yalnızca yönetimsel olarak değişikliğe gitmemiş, çeşitli yerlerde Venedik, Amalfili ve Pisalılara ait mahalleler kurmuşlardır. Gelir getiren bir kısım mülkler de ayrıca Kilise’ye tahsis edilmiştir. Kurulan mahallelerde değirmenler, fırınlar ve hamamlar gibi bir takım oluşumlardan vergi alınmaktaydı ve alınan bu vergiler bu mahalleleri yönetenlere gitmekteydi. Kendilerine özel mahalleler kurulan bu tüccarlara, ürün yetiştirilebilecek bahçeli evler ve tarlalar da verilmiştir. Bu bahçe ve tarlalarda zeytin, incir, sebze ve baharat yetiştirilmekteydi. Toprakların asıl sahipleri ise yerli Suriyeli köylülerdi. [9]

1095 ile 1188 yılları arasında yaşamış ve Selahaddin Eyyûbî’nin danışmanlığını yapmış olan Üsame ibn Münkız, anılarını yazdığı eserinde Haçlılar arasında Müslümanlara alışarak uyum sağlayanların da var olduğuna temas etmektedir. Münkız, yine de bu kişilerin istisna olduğunu ve genel bir yargı olarak kabul edilmemesi gerektiğini de söylemektedir. [10] İbn Cübeyr, Akdeniz kıyısında bir şehir olan Banyas’a geldiğinde, burada Müslümanlar ile Hristiyanların beraberce yaşadığına, elde edilen ürünlerin eşit bir şekilde paylaşıldığına ve hayvanlarını aynı yerde otlattıklarına temas etmiştir. [11]

Üsame ibn Münkız (en solda). Tasvir: Christa Hook.

Haçlı Seferleri neticesinde Doğu’ya yerleşen Hristiyanların, zamanla mahalli adetlere alıştıkları, yerli kıyafetler giymeye başladıkları, yine bu coğrafyanın yemek kültürüne ayak uydurdukları bilinmektedir. [12]

İslam medeniyetinin ilim dili olan Arapçayı da öğrenen Haçlılar, kısa sürede Şam’da Melik Kamil’e, Musul’da Bedreddin Lülü’ye elçiler göndererek tıp, matematik, astronomi ve felsefe alanlarında bilgi edinmeye başladılar. Hatta 1156 doğumlu Musullu Kemaleddin b. Yusuf’un, Hristiyan ve Yahudilere matematik, mantık ve müzik alanlarında dersler verdiği bilinmektedir. Kendisinin ayrıca İncil ve Tevrat hakkında da önemli açıklamalarının olduğunu, bu açıklamalar üzerinden Hristiyan ve Yahudi öğrencilerin dersler almak suretiyle kendi dinlerini de Müslümanlardan alacak duruma geldiklerini bizzat öğrenciler belirtmektedir. [13]

Doğu’ya yerleşen Haçlılar, buradaki Müslümanların az da olsa dinî kurallarına göre de hayatlarını yaşamaya başlamışlardır.

Bu kimseler Hristiyanlıktan dönmeyen ancak Müslümanlarla iç içe yaşamak durumunda olan kimselerdir. Müslüman aşçıların bulunduğu ve domuz etinin pişirilmediği Hristiyan evlerine rastlamak mümkündür. [14] Doğuda doğmuş Haçlı lordlarının birçoğu Arapçayı iyi konuşmaktaydılar. İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard’ın tercümanı olan, Toron’lu Humphrey bu kişilere örnek olarak verilebilir. Selahaddin Eyyûbi’ye esir düştüğü zaman geniş Kur’an bilgisiyle Müslümanları şaşırtan Sidonlu Rainald da bu kişilerdendir. Rainald’ın İslam dini hakkındaki bilgisine Müslümanlar o kadar hayran kaldılar ki, kendi dinlerine gireceğini düşünerek, onun hayatını bağışlamışlardı. [15]

Müslümanların dinî kurallarının etkisinde kalarak hayatlarını sürdüren Hristiyanlar çok istisnadır. Haçlılar ele geçirdikleri şehirlerde bulunan büyük camileri kiliseye dönüştürmekteydiler. Camilerin minarelerini de çan şeklinde tasarlayarak ibadetlerini yapmaya devam ediyorlardı. Bu şekilde bir değişimin yaşandığı özellikle Akkâ gibi şehirlerde, yiyecek maddeleri de Hristiyanlara göre hazırlanmaktaydı. Bu durum Müslüman halkı, Haçlıların hâkim olduğu yerlerden uzaklaştırmaktaydı. [16] Kudüs’ün Haçlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra ortaya çıkan anonim bir şiir bu hususta dikkate değerdir:

…Kaç câmi bozulup kilise yapıldı/ Haç dikilmiş mihrabın içine./ Domuz kanı reva görülmüş üstüne./ Kur’an’lar yakılmış buhur niyetine!” [17]

Filistin bölgesine yerleşen Haçlılar, burada bol bulunan zeytinlikleri ve susam tarlalarını ekip biçmeyi, bu ürünlerden yağ çıkarmayı ve Lübnan’ın dağ yamaçlarında bağcılık yapmayı öğrenmişlerdir. Yerleştikleri bu coğrafyada üreticiliğe de başlayan Haçlılar, ürettikleri malları Lazkiye, Cebel, Trablus, Beyrut, Akkâ, Sur, Hayfa ve Yafa limanlarından Avrupa’ya göndermeyi de bilmişlerdir. [18]

Haçlılar, yerleştikleri bu yeni coğrafyada sürekli olarak nüfus sıkıntısı çekmişlerdi.

Bölgedeki sivil Latin nüfusunun büyük bir kısmı şehirlerde oturmaktaydı. Zamanla Haçlılara ait bölgelere İtalyan tüccarların, yerli Hristiyanların ve Müslümanların gelerek yerleştiklerini görmekteyiz. Bu kişiler tamamen silahtan arındırılmış, ticaret ve zanaat ile uğraşan kimselerdi. [19]

Doğu’ya yerleşen bazı Hristiyanlar, gördükleri iyi muamele neticesinde de Müslüman olmuşlardır. Bu din değişimlerinin temelinde maddi kaygıların da yattığını Joinville’nin aktarmış olduğu bir örnekten anlamaktayız. Haçlılar ile görüşmeye gelen bir Müslüman elçinin çok iyi Fransızca konuştuğunu gören Kral, kendisine bu kadar iyi Fransızcayı nasıl konuştuğunu sormuş. O da, kendisinin aslen Provins doğumlu olduğunu, Müslüman olmadan evvel Hristiyan olduğunu ve Hristiyanlığın hala en güzel din olarak dünyada bulunduğunu ancak Doğu’da kazandığı itibar ile burada evlendiğini ve Müslüman olduğunu belirtmiştir. Kendisine, Hristiyanlığa geri dönme çağrısı yapıldığında, önceki yoksul yaşamına yeniden dönmek istemediğini aktarmıştır. [20] 

Haçlı Seferlerinin Avrupa’ya olan etkisinden ziyade, daha çok Doğu’ya yerleşen Haçlıları incelediğimiz bu çalışmada, sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Haçlı Seferleri, Doğu’da siyasî, askerî, iktisadî ve sair alanlarda değişimlere sebep olduğu gibi, Batı’dan gelerek buraya yerleşen Haçlılar üzerinde de türlü etkiler bırakmıştır.

Dipnotlar

[1] Umberto Eco (Ed.), Ortaçağ (Barbarlar – Hıristiyanlar – Müslümanlar), C.1, Alfa Basım Yayım, 2014, s.646.

[2] Eco (Ed.), Ortaçağ…, s.648.

[3] Pınar Ülgen, “XI-XV. Yüzyıllarda Yakındoğu ve Avrupa’da Teknolojik Gelişmeler ve Bu Gelişmelerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Etkileri’’, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 2008, s.265.

[4] Steven Runciman, “Avrupa Medeniyetinin Gelişmesi Üzerine İslâmî Tesirler’’, Şarkiyat Mecmuası, S.3, 1959, s.4.

[5] Güray Kırpık, “Haçlılar (1095-1120)’’, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 2005, s.230.

[6] Gustave Schlumberger, Numismatique de L’Orient Latin, Ernest Leroux (ed.), Paris, 1878, s. 515.

[7] Pınar Ülgen, “Geç Ortaçağ Avrupa’sında Kıyafet Kültürüne Genel Bir Bakış’’, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.11, S.2, Y.2012, s.476.

[8] Kırpık, “Haçlılar (1095-1120)’’, s.231.

[9] Kırpık, “Haçlılar (1095-1120)’’, ss.237-239.

[10] Üsame ibn Münkız, İbretler Kitabı (Kitâbu’-l İ’tibâr), Çev. Yusuf Ziya Cömert, Kitapevi Yayınları, 2018, s.176.

[11] İbni Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara, Çev. İsmail Güler, Selenge Yayınları, 2017, s.222.

[12] Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Yayınları, Ağustos 1997, s.281.

[13] Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Ötüken, 2016, s.427.

[14] Üsame ibn Münkız, İbretler Kitabı, ss.176-177.

[15] Runciman, “Avrupa Medeniyetinin Gelişmesi…’’, s.8.

[16] Kırpık, “Haçlılar (1095-1120)’’, s.230.

[17] Yıldız Kocasavaş, “Haçlı Seferleri Döneminde Müslüman Şairlerin Gözüyle “Frenk’’ler’’, Tarih Dergisi, S.66, 2017, s.7.

[18] Ülgen, “XI-XV. Yüzyıllarda Yakındoğu ve Avrupa’da Teknolojik…’’, s.189.

[19] Aydın Usta, Haçlı Seferlerinde Kuşatma, Yeditepe Yayınları, 2015, s.255.

[20] Jean De Joinville, Bir Haçlının Hatıraları, Çev. Cüneyt Kanat, Yeditepe Yayınları, 2016, s.184.