Cerrahinin Babası: Ebu’l-Kasım Zehravi ve Çalışmaları

Görsel 1: Zehrâvî'yi, hastasını tedavi ederken gösteren temsili bir resim.

Bu yazı Habibe Çalışkan tarafından hazırlanmıştır.

Cerrahi alanına getirdiği yeniliklerle tanınan Endülüslü tıp bilgini Zehrâvî’nin, eserlerindeki şecereye göre tam ismi Ebû’l-Kasım Halef b. Abbâs ez-Zehrâvî’dir (Görsel 1). Zehrâvî’nin, 936-1013 yılları arasında yaşadığı düşünülmektedir. Endülüs’ün Zehrâ şehrinde doğduğu için isimlendirilmesinde coğrafya faktörü görülmektedir. 10 ve 11. yüzyılın önemli cerrahları arasında sayılan Zehrâvî, Endülüs’ün başşehri Kurtuba’da eğitim görmüş ve bu bilim merkezinde yetişen tıp üstatlarından dersler almıştır. Kısa zamanda tıp alanında otorite sayılabilecek tecrübeye ulaşmış, Endülüs Emevî Halîfesi III. Abdurrahmân ve sonrasında yerine geçen II. Hakem devrinde saray doktoru olarak çalışma fırsatı yakalamıştır [1]. Bîrûnî ve İbn Sînâ gibi 11. yüzyıl bilim insanları ile çağdaş olan Zehrâvî, her ne kadar tıbbın çeşitli dallarıyla ilgilenmiş ise de daha çok cerrahi alanındaki çalışmaları ile tanınmıştır. Batı ülkelerinde de cerrahinin babası olarak kabul gören Zehrâvî’nin eserleri farklı dillere çevrilmiş, bu kaynaklarda kendisinin ismi Abulcasis ve Albucasis gibi farklı biçimlerde yazılmıştır [2].

Görsel 1: Zehrâvî’yi, hastasını tedavi ederken gösteren temsili bir resim.

Zehrâvî’nin günümüze ulaşan tek eseri “Kitâbü’t-Tasrîf“tir.

Bu eser, Endülüs’te cerrahi alanında yazılmış en kapsamlı eser olmakla birlikte, sonraki dönemlerde Avrupa’da da fazlasıyla ilgi görmüştür. Kendi sözleriyle eserini şu şekilde anlatmıştır: “Bildiğim her şeyi, yalnızca eskilerin kitaplarını dikkatle okumaya, onları anlama arzuma ve bu bilimi kendime mal etmeye borçluyum; eserime tüm yaşamımın gözlem ve deneyimini ekledim. Nihayet, size gereksiz ayrıntılardan kurtarılmış, mümkün olduğu kadar açık ve net bir şekilde anlatılan bilgilerimi ve bütün tecrübelerimi içeren bu kitabı yazdım.” demiştir [3]. Elli yıllık birikim ve tecrübenin bir ürünü olan kitap gerçek bir tıp şaheseridir (Görsel 2). Eser tıpkı İbn Sina’nın “El-Kanûn fi’t-Tıb” isimli eseri gibi 17. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa’daki okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur.

Görsel 2: Zehrâvî’nin “Kitâbü’t-Tasrîf” adlı eserinin Fransız ve Alman kütüphanelerindeki nüshalarının giriş sayfaları [4].

1000 yılı civarında yazım süreci tamamlanan kitap, otuz bölümden (makale) oluşur. Eserin bölümlerinden örnek verecek olursak; ilk bölümünde geleneksel tıp teorisinin dayandığı ilkeler hakkında toplu bilgi verilir. İkinci ve en hacimli bölüm (yaklaşık 300 sayfa) genel patolojiye ayrılmış olup 325 hastalığın teşhis ve tedavisiyle ilgilidir. Üçüncü ve yirmi dokuzuncu bölümlerde genel anlamda ilaçlar konusu işlenmekte, basit ve birleşik çok sayıda ilacın farmakolojik nitelikleri, etkileri, hazırlanış yöntemleri ve eşdeğerleri üzerinden ayrıntılı biçimde tanıtılmaktadır. Eser Avrupa’da ve İslam dünyasında yüzlerce yıl kullanılmış ve farklı dillere çeviri nüshaları yapılmıştır (Görsel 3). Özellikle cerrahi ile ilgili son bölümü, Cremonalı Gerard tarafından Latince’ye çevrilmiştir. 1497’de Venedik’te, 1541’de Basel’de, 1778’de ise Oxford’da basılarak çoğaltılmıştır [5].

Görsel 3: Zehrâvî’nin “Kitâbü’t-Tasrîf” adlı eserinin 16 yüzyılda yapılan Latince çeviri nüshasından örnek [6].

Cerrahi faaliyetlerin berber-cerrah denen kişiler tarafından yürütüldüğü yüzyılda Zehrâvî, cerrahiyi tıbbın bir dalı olarak görmüştür.

11. yüzyılda Türk-İslam ve Avrupa coğrafyasında tıp alanında çalışmalar yapan birçok isimle karşılaşmaktayız. Zehrâvî tıp alanında yeni bir atılım yaparak cerrahi alanda çalışmaları hızlandırmış, cerrahi faaliyetlerin berber-cerrah denen kişiler tarafından yürütüldüğü bir dönemde cerrahiyi tıbbın bir dalı olarak görmüştür. Tedavilerin basit dağlama, kan alma, bazı urların kesilip alınması, bazı yaraların ve kesiklerin dikilmesiyle çeşitli kırık çıkıkların tedavisinden ibaret olmadığını gösterip, cerrahinin ve o dönemdeki cerrahi teknolojisinin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Örneğin göz hastalıkları üzerine ‘Katarakt’ kesme operasyonu yaptığı, diş çekimi ve gevşemiş dişin sabitlenmesini sağladığı bilinmektedir. İdrar yolları hastalıklarında da cerrahi tedaviler geliştirmiştir. Çift cinsiyetlilik (hermafroditizm) konularında çeşitli cerrahi tedavi önerileri yaptığı, doğum esnasında fetüsün nasıl alınacağını, özellikle de bebeğin başının dışarıya çekilmesinde karşılaşılacak zorluklarda nasıl bir uygulama yapılması gerektiğini detaylı bir biçimde anlatmıştır. Tüm bu ifadeler eserinden bilinmektedir.




Kendi dönemine en yakın kişilerden meşhur fıkıh alimi İbn Hazm (ölüm 1064), Endülüs uleması ve bilim adamlarını tanıttığı eserlerinde bizzat gördüğü Zehrâvî’nin et-Tasrîf [7] adlı eserini anlatmıştır: “Tıp sahasında bundan daha kapsamlı, ifade ve uygulama bakımından bundan daha güzel bir eser yazılmamıştır desek doğru söylemiş oluruz.” Hadis ve biyografi alimi Humeydî (ölüm 1095), Zehrâvî’nin ilim ve fazilet ehli olduğunu, tıp alanında yetiştiğini, bu konuda et-Tasrîf adıyla çok bilinen, büyük bir eser kaleme aldığını ve  (1010) yılından sonra vefat ettiğini belirtir. Doğu İslam dünyasının ünlü tıp tarihçisi İbn Ebû Usaybia (ölüm 1269) ise Endülüslü bilgin Zehrâvî’den şöyle bahseder: “Zehrâvî basit ve mürekkep ilaçlar hususunda tecrübeli, doğru tedavi uygulayan iyi bir tabiptir.” Onun tıp alanında çeşitli eserler kaleme aldığını, en büyük ve meşhur eserinin et-Tasrîf olduğunu belirtmiştir [8].

Zehrâvî, cerrahi aletlerin resimlerini çizerek tanıtan ilk cerrahtır. Eserinde 200’e yakın ameliyat aletini tasvir ederek, kullanım alanlarını detaylı bir şekilde anlatmıştır.

Kitâbü’t-Tasrîf’te 200’e yakın ameliyat aletinin resmini görmekteyiz. Yazma eser, Avrupa ve İslam tıp kitapları arasında ameliyat aletlerini resimlerle tanıtılan yazma eserler arasında ilk ve nadir örnektir, yüzlerce yıl çevirileri yapılan kaynaktaki ameliyat aletleri tekrar tekrar resmedilip cerrahi alanda kullanılmak üzere imal edilmiştir. Aletlerden örnekler şöyledir: Cerrahi faaliyetlerde kullanılan makaslar ve bıçaklar, bistüri, uçları farklı biçimde olan ameliyat aletleri, aletlerin şekilleri kadar onların imalinde kullanılacak metaller, şırıngalar, dikiş iğneleri, dağlama koterleri, katarakt iğnesi, bademcik ameliyatında kullanılan makasa benzer alet, neşter, pense, diş taşı kazıyıcıları sondalar, jinekoloji aletleri, sırt omuru çıkıklarını yerleştirmek için germe bandı ve çeşitli testereler sayılabilir (Görsel 4) (Konuyla ilgili içeriğimiz: Ebû’l-Kasım Zehrâvî ve İcat Ettiği Cerrahi Aletler). Zehravi, ayrıca ameliyat aletlerinin nasıl sterilize edileceği hususunda detaylı anlatımlarda da bulunmuştur.

Görsel 4: Zehrâvî’nin “Kitâbü’t-Tasrîf” adlı eserininden ameliyatta kullandığı aletlerin tasviri.

Yüzlerce yıl boyunca tedavi yöntemi olarak kullanılacak dağlama tedavisini eserinde detayları ile anlatıp, cerrahi müdahale sırasında kullanılacak dağlama koterlerini resmetmiştir.

İslamiyet’in ilk dönemlerinde, temelini Arap yarımadasındaki halk hekimliği ile Hz. Peygamber’in sağlık üzerine söylenmiş hadislerinin oluşturduğu bir tıp uygulaması olan yöntemlerden biri de dağlama tedavisidir. Hz. Peygamber zamanında damarı keserek kan alma, yarayı dağlama gibi yollarla tedavi yapıldığı bilinmektedir. Dağlama, çeşitli hastalıkları tedavi etmek için deri üzerine sıcak demir çubuklarla oluşturulan yakma işlemidir. Halk hekimliğinde de genel olarak kullanan yöntem Türkler arasında çok eskiden beri yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu tedavi yönteminin sözlüklerdeki karşılığında “alazlama, yakma, göyündürme, en vurma ve dağlama” gibi kelimeler görülmektedir [9]. Zehrâvî eserinde birçok ameliyat tarif ettiği gibi dağlama suretiyle tedavi üzerinde de durmuş ve bu metotla çeşitli hastalıkların nasıl tedavi edildiği, kanamaların nasıl durdurulduğu açıklanmıştır (Görsel 5).

Görsel 5: Zehrâvî’nin “Kitâbü’t-Tasrîf” adlı eserininden, çeşitli hastalıkları tedavi etmek için deri üzerine sıcak demir çubuklarla oluşturulan yakma işlemini yaptığı aletlerin resimleri.

Örneğin akciğer iltihaplanmaları üzerinde çalışmış ve ameliyatla göğsü yarıp dağlama yoluyla tedavi ettiğini eserinde anlatmıştır. Ameliyatlı bölgeyi kapatma işlemlerinde hayvan bağırsaklarından yaptığı doğal dikiş ipliklerini kullandığını da aktarmaktadır [10] (Görsel 6).

Görsel 6: Zehrâvî’yi ameliyat esnasında gösteren temsili bir resim (1001 İcat: Dünyamızda İslam Mirası, Editör: Salim T S Al-Hassani, FSTC – Foundation for Science, Technology and Civilization, 2010, Sayfa 163).

Fatih Sultan Mehmet döneminin hekimlerinden Sabuncuoğlu Şerafeddin (ölüm 1468 sonrası) Zehrâvî’den ve eserinden etkilenmiştir.

Osmanlı Sultanı I. Mehmed devrinde doğan Sabuncuoğlu Şerafeddin ünlü hekimlerin yetiştiği bir aileye mensuptur. Çelebi Sultan Mehmed’in hekimbaşısı Sabuncuoğlu Mevlana el-Hacı İlyas Çelebi Bey’in torunudur. Tıp alanında yazdığı ünlü eseri Cerrahiyetü’l-Hâniyye bir çok tıp tarihçisi tarafından Kitâbü’t-Tasrîf’in bir tercümesi olarak değerlendirilmiş, eserlerindeki tedavi yöntemlerinden yola çıkılarak Kitâbü’t-Tasrîf’teki cerrahiye ayrılan 30. babı aynen alarak Türkçe’ye çevirdiği anlaşılmıştır. Vereceğimiz örneklerden görüldüğü gibi Zehrâvî’nin 400 yıl önce yazdığı ve cerrahi aletleri resmettiği eseri, Sabuncuoğlu’nun çizimleri ile benzerlik göstermektedir (Görsel 7). Sabuncuoğlu Şerafeddin, Endülüslü tıp bilgini Zehrâvî’nin eserinden öğrendiği bilgileri Osmanlı tıbbına kazandırmıştır (Konuyla ilgili içeriğimiz: Sabuncuoğlu Şerafeddin ve Cerrahiyetü’l-Hâniyye).

Görsel 7: Sabuncuoğlu Şerafeddin’in Cerrahiyetü’l-Hâniyye adlı eserinin Paris Bibliotheque National Suppl.Turc. 693 numarada kayıtlı nüshasından cerrahi aletlerin resimleri.

Zehrâvî, çalışmaları ile modern cerrahinin temellerini atmıştır.

Ortaçağ Avrupa ve İslam tıbbında, ameliyatlardan sonra hastanın bakımı ile bilgiler gerekli düzeyde olmadığından ölüm oranlarında fazlalık görülmektedir. Bu sebeple hekimler tedavilerinde ameliyat yöntemlerini ve cerrahi faaliyetleri çok fazla tercih etmemişlerdir; bundan dolayı cerrahi alanında verilen yazma eser sayısı da azdır. Böyle bir süreçte tıp tarihinin en erken çalışması olan cerrahi aletlerinin resimli el yazmasını ve tedavi yöntemlerini Zehrâvî’nin eserinde görmekteyiz. Büyük tıp bilgini bu çalışmaları sonucunda modern cerrahinin temellerini atmıştır. Sonuç olarak herkes iyi bir doktor olabilir ama iyi bir cerrah olmak için bilgi birikimine, cesarete ihtiyaç vardır…

KAYNAKÇA

ADIVAR, Adnan (1969) Tarih Boyunca İlim ve Din, İstanbul. Remzi Kitabevi

AĞIRAKÇA, Ahmet.(2004)İslâm Tıp Tarihi: Başlangıçtan VII./XIII. Yüzyıla Kadar. İstanbul.

BAYAT,Ali Haydar.(2002)  İslam Öncesi Orta Asya Türk Dünyasında Tababet. Türkler. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

KAHYA, Esin (2013), “Zehrâvî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 44, sayfa. 189-191.

UZEL, İlter (2014), Amasyalı Hekim ve Cerrah Sabuncuoğlu Şerafeddin (1385-1470), Amasya Valiliği Yay. Ankara.

ÜNVER.Süheyl. (1943) Tıb Tarihi (I. ve II. kısımlar). İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

DİPNOTLAR

[1] ADIVAR, A. (1945) ‘’Ebülkasım Zehravi’’ İslam Ansiklopedisi, 4.Cilt.İstanbul:Milli Eğitim Basımevi.

[2] KAHYA, Esin (2013), “Zehrâvî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 44, sayfa. 189-191.

[3] KAYABALI, İ (1987). Ortaçağ’ın Ünlü İslâm Cerrahı Ebul-Kasım ve Dünyanın Ilk Resimli Cerrahi Kitabı Olan El-Tasrif Üzerine, Ankara Tıp Mecmuası 41: 681-690.

[4] Zehrâvî’nin “Kitâbü’t-Tasrîf” adlı eseri Fransız BNF kütüphanesinde ARABE 2953, Berlin Staatsbibliothek’de ise Ms. or. fol. 91 numaralarında kayıtlıdır.

[5] Tekeli Sevim vd. (1997) Bilim Tarihi. Ankara. Doruk Yayıncılık. Sayfa 81

[6] Museum für medizinhistorische Bücher Muri, Almanya.

[7] Zehrâvî’nin  Kitâbü’t-Tasrif li-men aceze ani’t-te’lîf adlı eserinin kısaltılmış hali.

[8] KAHYA, Esin (2013), “Zehrâvî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 44, sayfa. 189-191

[9] Çavdar, C.A., (1989) Türk halk hekimliğinde dağlama, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:110, Seminer, Kongre Bildirileri Dizisi:27, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, s.83-88.

[10] Rehber Ansiklopedisi (1993) ’Zehravi Maddesi’ cilt 20.