Bu yazımda Fatih Sultan Mehmed’in tarihi kişiliği üzerinde durarak bu eşsiz insanın siyasi, askeri, edebi ve insani yönlerini aktarmaya çalıştım. Fatih Sultan Mehmed, hükümdarlığının dışında kişiliği ile de tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan bir karakterdir.
“Fatih Sultan Mehmed, Romalıların ve Dünya’nın imparatorudur.” -Rum âlim Trapezuntis (1466)
ÇOCUKLUK DÖNEMİ
Fatih Sultan Mehmed, 30 Mart 1432 yılında, dedesi I. Murad’ın yaptırdığı Edirne Sarayı’nda dünyaya geldi. Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun olup hakkında pek fazla bilgi sahibi olamasak da büyük olasılıkla Sırbistan ya da Makedonya asıllı bir köle olabileceği üzerinde durulmaktadır. Hüma Hatun için Fransız veya İtalyan olduğuna dair bazı ifadeler bulunsa da bu ihtimal oldukça zayıftır. Fatih Sultan Mehmed’in çocukluğunda annesiyle yakın olduğu bilinse bile, her Osmanlı şehzadesi gibi yetiştirilmesi için bir dadıya verilmiştir. Fatih Sultan Mehmed; dadısı Daye Hatun, annesi ve onunla ilgilenen hizmetkârlar arasında çocukluk dönemini geçirmiştir.
II. Mehmed 11 yaşına gelince her Osmanlı şehzadesinin uyduğu bir kural neticesinde padişah tarafından atanan bir sancağa vali olarak gönderildi. Manisa’ya vali olarak atanan şehzadenin yanına Kasapzade Mahmud ve Nişancı İbrahim Paşa verildi. Sultan II. Murad Şehzade Mehmed’in eğitimine oldukça önem vermek istiyordu; lakin genç şehzade kitap okumak veya dil öğrenmek gibi faaliyetleri sıkıcı buluyor daha çok savaş sanatı ve silah eğitimi ile ilgilenmek istiyordu. Bu nedenle şehzade derslerine gereken önemi göstermekte çok isteksiz davranıyordu. Genç şehzadenin hocaları şehzadenin daha Kur’an-ı Kerim’in bile hatimini tamamlayamadığını ve böyle giderse eğitimine devam edemeyeceklerini Sultan II. Murad’a bildirdiler.
II. Murad bu durum karşısında kendisiyle bizzat tanıştığı, ilmine ve zekâsına güvendiği Molla Gürani’yi şehzadesini eğitmek için hocası olarak atadı.
Şehzade Mehmed ile Molla Gürani’nin ilk tanışmaları sırasında anlatılanlara göre şehzade hocasıyla alay etmeye başlamış ve bunun üzerine Molla Gürani elinde bulundurduğu sopası ile şehzadenin koluna vurarak “İşte bu itaat etmen için, haydi şimdi çalışmaya!” diyerek onu uyarmıştır. Hocasının ona mantık, düşünme, fikir üretme gibi aklın ön planda olduğu konuları öğretmesiyle genç şehzade öğrenmeye şiddetli şekilde haz duymaya başladı ve ömrünün sonuna kadar okumak ve düşünmekten asla vazgeçmedi.
Molla Gürani ile Manisa’daki eğitimine başlamadan önce II. Mehmed öncelikle Edirne Sarayı’nda Türk ve Asya kültürlerini ardından İslam, Hristiyan ve İran gelenek ve kültürlerini öğrendi; bu temel bilgiler ışığında daha çocukluktan itibaren Fatih Sultan Mehmed’in dünyaya hâkim olma ve dünyayı tek merkezden yönetme fikri yavaş yavaş oluşmaya başladı. O dönemde çok hareketli bir şehir olan Edirne’ye dünyanın birçok yerinden tüccar, diplomat, aydın insan geliyordu. Bu insanların çoğu İtalyan’dı. Giovanni Torcello, Ankonalı Lillo Ferducci ve büyük İtalyan hümanisti Ciriaco d’Ancona uzun yıllar Edirne, İstanbul ve Ege adaları civarında dolaştılar. Bu bilginlerin ve gezginlerin Osmanlı sultanının yanında uzun vakitler kaldığı dönemlerde genç şehzade II. Mehmed’in bilgisi ve kişiliği biçimlenmeye başladı.
II. Murad’ın tahtı Şehzade Mehmed’e bırakmasıyla Avrupa ve Balkanlar’da yaşanan gelişmeler sonrasında Sultan II. Murad tekrar tahta geçmek durumunda kalmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde tahttan indirilen ilk hükümdar olan II. Mehmed, şehzadeliği döneminde valilik görevini yaptığı Manisa’ya geri dönmek zorunda kalmıştır. Ancak II. Mehmed küçük yaşta tahta çıkmasına rağmen hükmetme ve yönetme gücünün tadına varmıştı. Fatih Sultan Mehmed babası II. Murad’tan tahtı tekrar devralacağı güne kadar valiliğini yaptığı Manisa’da kısmi bir bağımsızlık ile sancağını yönetmiş, ayrıca Ege adaları üzerinde korsanlık faaliyetlerinin yürütülmesine engel olmaya çalışmıştır.
II. Mehmed, Manisa’da kaldığı bu ikinci döneminde askeri faaliyetler dışında ilmi faaliyetlere de yönelmiştir.
II. Mehmed bu dönemde hem Doğu’nun hem de Batı’nın bilginlerini, filozoflarını ve gezginlerini kendisine çekmeye başlamıştır. Bu bilginler II. Mehmed’e özellikle tarih alanında eski medeniyetlerden, büyük savaşlardan ve askeri taktiklerden bahsederek ileride sultan olacak bu genç adamı bilgi ve birikim açısından oldukça ileri bir seviyeye çıkarmaya çalışmışlardır.
Yine bu çalışmalar sırasında II. Mehmed, Antik Yunan medeniyetinden çok etkilenir. Özellikle de dönemin sanatçıları ve onların yaptıkları madalyonlar ile yakından ilgilenir. Zira bu etkilenme sonrasında ileriki dönemde Fatih Sultan Mehmed, İtalya’dan özel madalyon ustaları getirir ve madalyonunu yaptırır. Ayrıca Semerkand, Tebriz, Horasan ve Anadolu’nun birçok yerinden İslam dünyasının aydınları ve din bilginleri de II. Mehmed’in sarayına konuk olmuşlardır.
II. Mehmed tüm bu bilgiler ışığında tahta geçtiğinde neler yapacağını tasarlayıp duruyordu. Fatih Sultan Mehmed’in öncelikli hedefleri; Çandarlı’nın gücünü kırmak, iktidarını köle gibi yalnızca sultana itaat etmek zorunda olan memurlar üzerine kurmak ve böylece mutlak güce ulaşarak hükümdarlığını tek merkezden yönetmekti.
ASKERİ KİŞİLİĞİ
Fatih Sultan Mehmed, bilgili ve donanımlı bir lider olmasının yanında tarihin gördüğü eşsiz askeri dehalardan birisidir. Bunu katıldığı birçok zorlu sefer ve kuşatmada ispatlayan II. Mehmed, yeri geldiğinde atını denize sürerek İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilere mani olmaya çalışmış; bu hareketiyle hırsını, azmini ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiştir.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul kuşatmasına hazırlanırken o döneme kadar döktürülmemiş topların çizimi yapmış bu dev toplara uygun mermileri ve bu mermilerin daha seri atılması için özel bir karışım meydana getirmiştir. Anadolu Hisarı’nın karşına Rumeli Hisarı’nı yaptıran II. Mehmed, boğazın güvenliğini sağlamış ve boğazı hâkimiyeti altına almıştır.
İstanbul’un farklı şekillerde haritalandıran 21 yaşındaki Büyük Türk, saldırı için çeşitli planları bizzat hazırladı.
Bu hazırlıkların içerisinde lağımcıların kazması gereken stratejik yerleri, topların şehrin hangi noktalarına yerleştirileceğini, Doğu Roma’nın hangi ülkelerden ne şekilde yardım alabileceğine kadar birçok önemli noktayı üstün bilgisi ve askeri dehasıyla tek tek çözüme kavuşturmuştur ve dünya tarihi açısından büyük sonuçlara yol açacak olan fethi gerçekleştirmiştir. (Ayrıntılı bilgi için “Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u Fetih Hazırlıkları” isimli yazımı okuyabilirsiniz.)
Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı Devleti’ni bir imparatorluğa dönüştürürken aynı zamanda tarih boyunca Doğu Roma İmparatorluğu’nun hâkim olduğu topraklar üzerinde kendisinin hakkı olduğunu ve bu toprakların meşru hükümdarının ancak ve ancak kendisi olduğunu “Kayser” unvanını alarak tüm dünyaya duyurmuştur. Bu düşünce neticesinde stratejisini Balkanlara ve Avrupa’ya doğru genişlemek üzerine kuran Fatih Sultan Mehmed, bu seferleri sırasında birçok zorlu mücadele ve zaferler kazanmıştır.
Fatih Sultan Mehmed’in askeri bir deha olmasının yanında, cesur bir komutan olduğunu da vurgulamak gerekmektedir. Osmanlı ordusunun Belgrad kuşatmasında Macar ordusu tarafından bozguna uğratılma tehlikesi belirdiği sırada Fatih Sultan Mehmed tüm ısrarlara rağmen atını Macar ordusu üzerine sürmüş ve bu hareketi ile ordunun dağılmasını önlemiştir.
Fatih Sultan Mehmed’in bu cesurca hareketi Osmanlı ordusunun moralini düzeltmiş ve bozguna uğramak üzere olan büyük ordu toparlanarak kaybını en az seviyeye indirmeyi başarmıştır. Fatih Sultan Mehmed atıyla savaş meydanında çarpıştığı sırada alnından ve baldırından kılıç darbeleri ile yaralanmış, ölüm tehlikesi atlatmıştır.
II. Mehmed’in bu cesurca ve özverili hareketi şüphesiz tarihte eşine ender rastlanan bir olaylardan birisidir.
Fatih Sultan Mehmed, Boğdan Seferi sırasında hâkim tepelerde konuşlanan ve Osmanlı ordusuna ağır ateş ile saldıran Boğdanlı askerlerin üzerine yine Belgrad’ta olduğu gibi ilerlemiş ve ordu, hükümdarının bu hareketi sonrasında toparlanarak düşman ordularının üzerine ilerlemeye başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmed, ordusunu müthiş bir şekilde teşkilatlandırarak en iyi şekilde savaşa hazırladı; O, savaşa girmeden öne planlarını hazırlar, her türlü ihtimali en küçük ayrıntılarına kadar hesaplamaya çalışır, düşman kuvvetlerinin durumunu detaylı raporlar üzerinden inceler ve zor durumlar için alternatif tedbirler kurgulardı. İstanbul kuşatması öncesinde yapılan uzun araştırmalar ve planlar bu durumun ispatıdır. Çünkü Edirne’den hareket eden Türk ordusu İstanbul önlerine geldiği zaman çok düzenli ve kolay bir şekilde kendilerine verilen görevleri hiçbir karışıklık yaşanmadan yerine getirmeyi başarmıştır.
Fatih Sultan Mehmed Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını yalnızca Batı’ya doğru değil aynı zamanda Doğu’ya doğru da genişletmiştir.
Fatih Sultan Mehmed, yapacağı seferleri en yakın komutanlarına ve vezirlerine dahi söylemez ve bu bilgilerin gizli kalmasına son derece önem verirdi. Bugün bile hala birçok tarihçi Fatih’in son seferinin İtalya’ya mı yoksa Mısır’a mı olduğunu tartışmaktadır. Böyle hareket etmeyi, başarısının sırrı olarak belirleyen Büyük Türk ordusuna öyle manevralar yaptırırdı ki kuşatmaya uğrayan yer Osmanlı ordusunu birden karşısında bulurdu.
Fatih Sultan Mehmed bu stratejisini Karadeniz kıyılarının fethi sırasında oldukça sık kullanmıştır. Osmanlı deniz kuvvetlerini Marmara’dan Sinop kıyılarına gönderen II. Mehmed aynı zamanda kara ordusuyla Trabzon üzerine ilerliyormuş hissi yaratmıştır. İsfendiyaroğlu’na gönderilen mektupta Osmanlı deniz kuvvetlerinin Sinop’ta eksiklerinin giderilmesi istenmiş ve İsfendiyaroğlu İsmail Bey’in Ankara’da Osmanlı ordusuna katılması emredilmiştir. Ankara’da İsmail Bey’in Osmanlı ordusuna katılmasıyla II. Mehmed birden ordusunun yönünü Sinop’a çevirerek İsfendiyaroğulları’nı karadan ve denizden kuşatma altına almış ve şehri savaşsız ele geçirmiştir.
Yine aynı şekilde Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu Uzun Hasan üzerine ilerliyormuş gibi ordusuyla Doğu Anadolu’ya doğru ilerlerken Bayburt civarından ani bir manevra ile Trabzon üzerine yürümüştür. Fatih Sultan Mehmed’in bu hareketini kimse beklemediği için Uzun Hasan, II. Mehmed’i ikna etmesi için annesini göndermiştir. Fatih Sultan Mehmed, Trabzon’a zorlu ve engebeli yollardan ulaşsa da Rum İmparatorluğu’nu hazırlıksız yakalamayı başarmış ve Trabzon Rum İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmıştır.
Fatih Sultan Mehmed’in Doğu’ya seferi sırasında ilk hedefi Akkoyunlulardan önce Osmanlı İmparatorluğu’na her dönem sorun çıkartmış olan Karamanoğulları idi. Karamanoğulları üzerine büyük bir kuvvet gönderen II. Mehmed planının ilk aşamasını başarılı bir şekilde sonuçlandırmıştır.
Fatih Sultan Mehmed ile Uzun Hasan’ın mücadelesi, Fatih’in askeri vasıflarını anlamamız açısından oldukça önemlidir.
Çünkü Uzun Hasan Doğu’da birçok seferler yapmış, önemli birtakım devletleri ve hükümdarları yenme başarısı göstermiştir. Bu tarihlerde Uzun Hasan için Fatih Sultan Mehmed’e karşı rakip potansiyeli taşıdığını söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Hiç şüphe edilmeden Otlukbeli Savaşı’nın dönemin en önemli ve büyük savaşı olduğunu söylemek gerekir. Savaşın bu kadar büyük olmasına rağmen çok kısa sürede sona ermesinde Fatih Sultan Mehmed’in askeri donanımı ve ordusunu devrin en ileri teknolojisi ile silahlandırması yatmaktadır. Henüz Osmanlı ordusunun merkez kuvvetleri savaşa dâhil olmadan Uzun Hasan savaşın sonucunu görerek geriye çekilmek zorunda kalmıştır.
Karada birbirinden önemli bu fetihleri gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmed, denizde de aynı başarılı askeri harekâtlarını sürdürmüştür. Özellikle Ağrıboz adasının fethi Fatih’in askeri alandaki en stratejik fetihlerinden birisidir. Çünkü adanın jeostratejik konumundan kaynaklı olarak Ceneviz ve Venediklilere karşı adeta bir ileri karakol görevi görmesi Ege Denizi’nde dengeleri Osmanlı lehine değiştirmiştir.
Fatih Sultan Mehmed, hükümdarlığı süresinde birçok devlet ile aynı anda savaşmak zorunda kalmıştır.
Burada Fatih Sultan Mehmed’in siyasi ve askeri dehası sayesinde imparatorluğa en çok faydası dokunacak olan kararlar alınmıştır. Fatih Sultan Mehmed böyle zor durumlarda stratejik davranarak öncelikle askeri ve siyasi açıdan zor durum olan devletlerin üzerine gitmiş, güçlü durumda olan devletlerle ise siyasi pazarlıklar yaparak zaman kazanmıştır. Fetihleri bir yol haritası ve strateji üzerine kuran Büyük Türk uzun yıllar sonra hem Doğu’da hem de Batı’da devletinin sınırlarını genişletmeyi başarmış ve İstanbul’dan sonra en büyük hedefi olan İtalya’ya adım atmayı başarmıştır.
Tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biri olan Fatih Sultan Mehmed; hükümdarlığı boyunca iki imparatorluk, on devlet ve iki yüz şehir ele geçirmiştir.
Siyasi ve Teşkilatlanmacı Yönü
Fatih Sultan Mehmed, 30 yıllık saltanatı boyunca hem imparatorluğunun sınırlarını Balkanlardan, Avrupa’ya, Anadolu’dan İran’a, Karadeniz’den Kırım’a, Ege adalarından İtalya’ya kadar genişletmiş; hem de dedelerinden ve babasından devraldığı devleti çağının ötesinde bir mekanizma ve kanunlar ile teşkilatlandırarak güçlü bir imparatorluk haline getirmiştir.
Fatih Sultan Mehmed; 30 yıllık saltanatı boyunca 25 sefere bizzat katılmış ve büyük başarılar elde etmiştir. Bu büyük komutan öncelikle ordusundaki asker sayısını düzenlemiş; 5.000 olan yeniçeri sayısını 10.000’e yükseltmiştir. II. Mehmed, ordusundaki sekbanlardan oluşan yeni bölükler kurmuş, aynı zamanda bu orduyu devrinin en etkili konvansiyonel silahlarıyla donatmıştır. Ateşli silahların Osmanlı ordusuna katkıları Otlukbeli Savaşı incelendiğinde daha iyi anlaşılacaktır.
Fatih Sultan Mehmed ordusunu askeri açıdan güçlendirmenin yanında “Şahi” adlı güçlü toplar, havan topları, hareketli toplar ile de güçlendirmiş; meydan savaşları ve kale kuşatmalarında bu teknik üstünlüğü sıkça kullanmıştır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed, tımarlı sipahi sayısını 40.000’e çıkarmış ve ordusunun mali yönden sorunlar yaşamaması bir dizi kanunname yayınlamıştır.
Fatih Sultan Mehmed tarihte askeri faaliyetleri kadar büyük devlet adamlığı ve yasa koyuculuğu ile de önemli izler bırakmıştır.
II. Mehmed tahta geçtiği sırada Çandarlı ailesi devletin idaresini fiilen ele geçirmiş bulunuyordu. Öte yandan uçlarda yaşayan eski büyük gazi aileleri Mihail Oğulları, Evenos Oğulları ve Turhanbey Oğulları ellerinde bulundurdukları askeri güç ile merkeze bir tehdit durumunda bulunuyorlardı.
Böyle şartlar altında ilk saltanat yıllarını geçiren Sultan II. Mehmed, İstanbul’un fethi ile hem içerde hem de uluslararası alanda önemli derece saygınlık kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmed yakaladığı bu prestijle uzun yıllardır aklında olan mutlak merkeziyetçi devlet idaresi planını uygulamaya koydu. Fatih Sultan Mehmed öncelikle iktidarına ortak olan büyük aristokrat Türk ailelerini iktidardan uzaklaştırdı ve yerlerine tek itaat etmesi gereken kişinin sultan olduğunu bilen köleleri atadı. Fatih Sultan Mehmed bu yolda Çandarlı Halil’i idam etmiş, Zağanos ve Şahabettin Paşaları mevkilerinden uzaklaştırmış ve uçlardaki geleneksel yapıya son vererek merkezin gücünü arttırmıştır.
Fatih Sultan Mehmed bu düzenlemelerin yanında kanunnameler ile devlet teşkilatlanmasına son halini vererek imparatorluğunu adem-i merkeziyetçi yapıdan, mutlak merkeziyetçi yapıya dönüştürmüştür.
Fatih Sultan Mehmed tam olarak bir kanun adamı idi. Bu yüzden ataları döneminden beri var olan kanunları, kendisinin de düzenlediği kanunlarla birlikte “Kanunnâme-i Âli Osman” adıyla bir araya getirmiştir. Sultan II. Mehmed’in merkezi ve umumi nitelikteki bazı kanunları şunlardır: 1) Kanunname-i Âli Osman adlı Teşkilat Kanunnamesi 2) Kanuni Padişahî adlı Umumi Kanunnamesi 3) Kanunname-i Kitabeti Vilayet adlı Tabu- Tahrir Kanunnamesi 4) Belediyelerle ilgili kanunnameleri 5) Gümrük Kanunnamesi 6) Darphane Kanunnamesi 7) Yasaknameler.
Bu kanunnameler Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar revize edilerek uygulanmış ve devletin hukuk sistemindeki temel dayanaklarından olmuştur. Ayrıca bu kanunnameler Osmanlı hukukunu ilgilendirmekle birlikte Osmanlı dönemi siyasi, kültür-sosyal ve ekonomik tarihinin de önemli ve özgün kaynaklarını oluştururlar.
Fatih Sultan Mehmed özellikle teşkilatlanma kanununda divana başkanlık etme görevini sadrazama devretmiştir. Ayrıca padişahların vezirleriyle yemek yeme âdeti Fatih döneminde kaldırılmıştır. Sultan II. Mehmed bu düzenlemeleri ile şahsını ve Osmanlı hanedanını kutsi ve ulaşılmaz bir makama taşımıştır. (Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için “Fatih Sultan Mehmed: Yasa Koyucu Hükümdar” isimli yazımı okuyabilirsiniz.)
ÂLİM VE ŞAİR YÖNÜ
Yukarıda bahsettiğim üzere Fatih Sultan Mehmed’in renkli bir çocukluk dönemi geçirdiğini söyleyebiliriz. Sultan II. Mehmed Osmanlı tahtına oturduğu zaman bilgisi ve tecrübesi ile artık tam bir lider potansiyeli taşımaktadır. Öyle ki yerli ve yabancı kaynaklar incelediğimizde Fatih Sultan Mehmed’in Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, İbranice, Slavca ve İtalyanca bildiğini ya da bu diller üzerinde çalışmalar yapıp bu dillerde kitaplar okuduğunu görebiliyoruz.
Fatih Sultan Mehmed bu renkli kişiliği ve açık fikirliliği ile ilmi toplantılar düzenleyerek tartışmaları dikkatlice takip ederdi. Fatih Sultan Mehmed böyle ilmi faaliyetli öylesine ciddiye alırdı ki rivayete göre Molla Zeyrek ve Hocazade’nin ilmi münazarası tam 6 gün sürmüştü. Fatih Sultan Mehmed düzenlediği bu ilmi münazaralarda asla tarafını belli etmez ve hakemlik görevini üstlenmezdi. Yalnızca hakemlerin galip ilan ettiği kişiyi kutlayarak ona izzet ve ikramlardan bulunurdu.
Fatih Sultan Mehmed özellikle İstanbul’u dünyanın ilim ve bilim merkezi haline getirmek istiyordu. Bunun neticesinde Doğu’da bulunan birçok âlimi yüksek maaşlarla ve devletin imkânlarını sunarak payitahtına davet ederdi. Bu ilim adamlarından başında ünlü matematikçi Ali Kuşçu ve Alaaddin Tusi yer almaktadır. Fatih Sultan Mehmed ilimin evrenselliğine inan bir insandı. Onun huzurunda bilginler doğru bildiklerini söylemekten çekinmez, ciddi tartışmalara girerlerdi.
Fatih Sultan Mehmed felsefeye oldukça ilgi duymakta ve Trabzonlu âlim Amirutzes ile sık sık felsefi tartışmalara girerdi. Sultan II. Mehmed özellikle tarih konularına pek meraklıydı ve Rum tarihçi Kritovulos’u yanına alarak şahsi tarihçisi yapmıştı. (Kritovulos daha sonra Osmanlı’da valilik görevi de üslenecektir.)
İlim adamlarına kıymet veren Fatih Sultan Mehmed bu konuda Müslüman ve Hristiyan ayrımı yapmazdı. Amirutzes, Ali Kuşçu, G. Trapezuntios ve Hocazade gibi doğunun ve batının büyük ve kıymetli zekâları onun huzurunda birleşirdi.
Fatih Sultan Mehmed batıdan gelen bilginleri sarayında ağırlardı. Öyle ki Venedik’le yapılan bir savaştan sonra Venedik’teki en yetenekli ressamın İstanbul’a gönderilmesini barış şartlarına bir madde olarak ekletmiştir. İtalya’dan özellikle gönderilen Gentile Bellini’ye resmini yaptırmış ve yeni inşa ettirdiği sarayın duvarlarını fresklerle süsletmiştir. II. Mehmed’in doğu ve batı kültürünü dünyanın başkenti ilan ettiği İstanbul’da buluşturmak istemesi onun bir batı ya da doğu entelektüeli olma çabasının çok üstünde, tüm dünyaya açık bir entelektüel olduğunun kanıtıdır.
Ayrıca Fatih Sultan Mehmed, üç dinin İstanbul’da merkezlenmesini sağlamış, böylece payitahtını hem fiziki hem de manevi dünyanın merkezi haline getirmeyi amaçlamıştır.
Ne yazık ki Büyük Türk’ün bu vizyonu ve ileri görüşlülüğü kendisinden sonra devam ettirilmemiş, öncelikle medreselerdeki pozitif bilim ve akla yönelik derslerin saatleri azaltılmış, sonrasında dünyaya açık olan ve renkli bir şekilde yetiştirilen şehzadeler kafese kapatılmış, bilim ve teknik konularda çalışmak isteyen insanlar tutucu kafalarca eleştirilerek idam dahi edilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu dünyadaki gelişmelere reaksiyon göstermekte yetersiz kalmaya başlayarak tarih sahnesinden yavaş yavaş çekilmeye mahkûm olmuştur.
Avni mahlasıyla şiirler yazan Fatih Sultan Mehmed bir devlet adamı olmasa bile şair kimliği ile adından söz ettirebilecek nitelikte şiirler yazmıştır. Osmanlı padişahları arasında divanı olan ilk şair olan Fatih Sultan Mehmed’dir. Bu şiir yazma durumu Fatih’le beraber bir gelenek haline gelmiş ve son Osmanlı padişahı Vahdettin’e kadar devam ettirilmiştir. Fatih Sultan Mehmed şiirlerinde Arapça, Farsça ve Türkçe’nin bütün inceliklerinden yararlanmış, Türk hükümdar özellikle şiir dilini kullanarak bazı mesajlar dahi vermiştir.
“Bizimle saltanat lafın idermiş ol Karâmânî
Hudâ fırsat verirse ger, kara yîre karam anî”
Fatih Sultan Mehmed özellikle gayrı İslami ve serbest bir hayatın yaşandığı Galata semtine şiirlerinde sıkça yer vermiştir. İran şairi Hafız’ın “Şirazlı o Türk güzeli gönlümü elimden aldı / Onun siyah benine Semerkand ve Buhara’yı bağışladım” şiirini Fatih Sultan Mehmed Galata’ya uyarlamış, böylece Galata’ya verdiği önemi belirtmiştir.
Hatta Sultan II. Mehmed bir başka şiirinde,
“Kâfir olur hey müselmanlar o tersayı gören
Kevseri anmaz ol içdüği mey-i nabı içen
Mescide varmaz o vardığı kilisayı gören
Bir Firengi kâfir olduğun bilirdi Avniya
Belin ü boynunda zünnar ü çelipayı gören”
dizeleriyle Galata’daki Frenk güzellerinin ne denli cilveli olduklarını tarif etmektedir.
Fatih Sultan Mehmed şiirleriyle çağdaşı Necati, Sinan Paşa, Mihri Hatun, Eşrefoğlu Rumi ve Hatemi gibi büyük şairlerinden övgüler almıştır. Fatih’in şiirleri en az onlar kadar başarılıdır. Son olarak, Fatih Sultan Mehmed’in şiirleri üslup ve gramer açısında incelenecek olursa süslü bir üsluba sahip olduğu ancak şiirlerinde duruluk ve açıklığın kendini kolaylıkla belli ettiği görülmektedir. Dilbilgisi açısından ise aykırı kullanışlar yok denecek kadar azdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun en renkli ve tartışmasız en başarılı padişahı olan Fatih Sultan Mehmed; bir devlet adamı, komutan, şair, yasa koyucu, hükümdar, bahçıvan, mühendis ve şehir imarcısıdır.
Bibliyografya
SAKAOĞLU, Necdet, Bu Mülkün Sultanları, Alfa yayınevi, İstanbul, 2015
TANSEL, Selahattin, Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1953
YÜCEL, Yaşar, & SEVİM, Ali, Osmanlı Klasik Döneminin Üç Hükümdarı Fatih-Yavuz-Kanuni, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991
CEZAR, Mustafa, Mufassal Osmanlı Tarihi I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2010
İPRİŞLİ, Mehmet, İstanbul’da İlim ve Kültür Hayatı, Fatih Üniversitesi
ADIVAR, A. Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1982
YÜCEBAŞ, Hilmi, Fatih Sultan Mehmet, Memleket yayınları, İstanbul, 1981
EMECEN, Feridun M., Fetih ve Kıyamet, Timaş yayınları, İstanbul, 2012
KAYADİBİ, Fahri, Fatih Sultan Mehmet Döneminde Eğitim ve Bilim, İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi
RASİM, Ahmet, Osmanlı Tarihi, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2000
YÜCEL, Yaşar, Reformcu Bir Hükümdar Fatih Sultan Mehmed
CLOT, Andre, Fatih Sultan Mehmed, Hazırlayan: Necla Işık, Milliyet yayınları, İstanbul, 1994
ÜNVER, Süheyl, İlim ve Sanat Tarihimizde Fatih Sultan Mehmed, İ.Ü. yayınları İstanbul, 1953
BABİNGER, Franz, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, Hazırlayan: Dost Körpe, Oğlak Bilimsel kitaplar, İstanbul, 2003
JORGA, Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Hazırlayan: Erhan Afyoncu, Yeditepe yayınevi, İstanbul, 2005
DABAĞYAN, Levon P., Fatih ve Fetih Olayı, Kum Saati yayınları, İstanbul, 2005
NEŞRİ, Mehmed, Aşiretten İmparatorluğa Osmanlı Tarihi, Hazırlayan: Necdet Öztürk, Timaş yayınları, İstanbul, 2011
ÜNVER, Süheyl, Fatih’in Çocukluk Defteri, İstanbul, 1961
ÜNVER, Süheyl, Fatih, Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı, İ.Ü yayınları İstanbul,1946
ÜNSEL, Kemal Edip, Fatih’in Şiirleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1946
Harika bir yazı ellerinize sağlık.
Eğitim konusunda bir ekleme: Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettiğinin ertesi günü Ayasofya’nın keşif odalarını üniversite düzeyinde eğitime açmıştır ve matematik, fizik, kimya gibi pozitif bilimleri ön plana çıkarmıştır. Konu hakkında Süheyl Ünver, “Fatih Sultan Mehmed medreselerine müsbet ilimleri sokmakla büyük bir hamlenin başlangıcını yapmıştır” demiştir.
Kuruluşu 1453 olan bu üniversite 1933 yılında Atatürk tarafından Türkiye’nin ilk modern üniversitesi olarak yapılandırılmış ve adı İstanbul Üniversitesi olmuştur. İstanbul Üniversitesi günümüzde hala bu ismi korumaktadır. (:
Teşekkür ederiz. Fatih Sultan Mehmed dönemindeki ilgili gelişmeler için aşağıdaki 2 yazımızı da okuyabilirsiniz. İyi günler dileriz.
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Eğitim – Öğretim: http://www.tarihikadim.com/2017/11/04/fatih-sultan-mehmedin-egitim-faaliyetleri
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Kültür Faaliyetleri: http://www.tarihikadim.com/2017/05/09/fsm
Fatih hayranı biri olarak belirtmek isterim ki gayet başarılı bir yazı . Metinden o kadar cok noktayı kesip kaydettim ki hatırlamıyorum.
Teşekkürler..
Teşekkür ederiz.