Bu içerik, Habibe Çalışkan tarafından hazırlanmıştır.
Bu içerik, misafir yazar tarafından hazırlanmıştır. Siz de Tarih-i Kadim’de kendi içeriğinizi paylaşmak istiyorsanız tıklayın. |
Beyşehir’de yer alan ve Beylikler Devri’nin ahşap direkli en büyük camisi olan Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii’ne yakından bakalım.
Konya’nın Beyşehir ilçesinde bulunan eser, 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğulları Beyliği’nin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır.
Kitabe kayıtlarına göre bedesten, çifte hamam, medrese ve türbeden oluşmaktadır.
Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri eserlerinin abidevi detaylarını da barındıran yapının; cami ön cephe duvarı kesme taş, diğerleri bölümleri moloz taşla örülmüştür.
Eser ziyaretçileri içinde sakladığı gizeme ‘kademeli çıkıntıları olan basamaklı oyma nakışlı ve etrafında birçok süsleme programını barındıran’ Mukarnas Taç Kapı ile davet etmektedir.
Bu görkemli Taç Kapıdan giriş yaptıktan sonra sizleri mozaik çini süslemeli harim kapısı karşılamaktadır. Zannedersiniz ki bir saray geçiti…
Kavsara üzerindeki kitabe şöyle diyor: Bu mübarek mescidi din ve devletin kılıcı hayırlı emir oğlu Eşrefoğlu Süleyman Hicri 699 senesinde yaptırdı.
Son derece etkileyici bir mekan olan harimde 700 yıl boyunca zamana direnen kırk sekiz adet sedir ahşap direk bulunmaktadır.
Bu direkler konsollara oturan kirişlerle taşınır, çatı ise düz bir tavanla örtülüdür. Yapının tavan kirişleri, konsol araları ve mukarnas başlıklarında kalem işi süsleme detayları görülmektedir.
Harimin en yoğun kalem işi detayları orta sahının tavanında görülmektedir.
Sütunların oyma mukarnas sütun başlıkları ise Abanoz ağacından yapılmıştır. İçlerinde çoğunlukla kırmızı, mavi, krem renkli kalem işi süsleme detayları göze çarpmaktadır…
Yapının çatısı ortasında bulunan aydınlatma açıklığının hemen altında bir karlık kuyusu bulunmaktadır.
Ahşap sütunların nem ihtiyacını karşılamak ve hava almasını sağlamak amacıyla bu kar kuyusunun kış aylarında doldurulduğu düşünülmektedir. Günümüzde karlık kuyusunun kapatılması ve ahşapların verniklenmesi sebebiyle yapıda deformasyonlar başlamıştır…
Tamamen çini kaplı mihrabın çevresini Ali İmran Sûresi sarmaktadır.
Mavi-beyaz renklerin kullanıldığı Mukarnas süslemeli nişte hâkim renk fîrûzedir. Mihrap kitabesinde ise Enâm Sûresi 79. Ayet yazılıdır.
Mihrapta mavi, beyaz, lacivert ve mor’un Anadolu süsleme sanatlarıyla dansı hissedilmektedir…
Mihrap önü kubbesi piramidal bir külâhla örtülüdür.
Üç sivri kemere oturan kubbe sırlı tuğlalarla ve firuze ve mor çinilerle süslenmiştir. Ayrıca kubbe kasnağını dolanan rumi şerit bezemeleri arasına Bakara Sûresi 255-256. Ayetleri işlenmiştir.
Kubbe tepe ortasında beş kollu yıldızdan oluşan bir madalyon vardır.
Kubbe göbeğinde girift kûfî yazı ile Allah, Muhammed ve dört halife Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz.Osman ve Hz. Ali’nin isimleri yazılıdır.
Minberin ana malzemesi ceviz ağacıdır.
Kapı ve pencere kanatları gerçek kündekârî* tekniğinde imal edilmiştir ve Anadolu’daki sayılı örneklerden biridir. (Kündekârî sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardımı olmaksızın yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmeyi amaçlayan bir tekniktir.)
Minber kapısının giriş kemerinin üzerindeki kitâbede Eşrefoğlu Emîr Süleyman Bey’in adı geçmektedir.
Kapı kanatlarındaki kartuş içinde kûfî yazı ile Allah ve Muhammed lafzı bununla birlikte dört halifenin isimleri kabartma olarak yazılmıştır. Kemerin iki yanında yer alan “amilehû Îsâ” ibaresi ile de usta adı belirtilmiştir.
Güneybatı köşesinde, başlıkları mukarnaslı iki ahşap sütun üzerine oturtulmuş olan ve on üç basamaklı bir merdivenle çıkılan 2 m. yüksekliğindeki hükümdar mahfili yer alır; ceviz ağacından dantel gibi işlenmiş şebekelerle çevrilidir.
Eksen üzerinde kubbenin önüne yerleştirilen müezzin mahfili, 1574-75 yılında II. Selim döneminde Mustafa Bey adlı bir Osmanlı vezir oğlu tarafından yaptırılmıştır; kirişleri ve tabanının alt yüzü nakış ve oymalarla bezelidir.
Bu caminin en ilginç mimari parçalarından biri minare kaidesinde Roma dönemine ait lahittir.
Zamanında, “sebil” yani su deposu olarak kullanıldığı düşünülen bu insan kabartmalı iki metrelik lahit, üzerindeki tahliye deliğinden anlaşılacağı gibi bir çeşit çeşme görevi görmüştür
Caminin doğu duvarına bitişik içi kubbe, dışı konik külâh örtülü türbe Eşrefoğlu Süleyman Bey’e aittir.
Yapının 1301-1302 tarihli kitâbesinden, ölümünden birkaç yıl önce yine Süleyman Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Beyşehir gölünün kıyısında, Selçuklu ve Beylikler döneminin sembol eseri olan cami; anıtsallığı, orijinalliği ve süsleme programları ile ziyaretçilerini hayran bırakmaya bekliyor…
Harika bir yazı olmuş 👏👏Habibe Hocamıza çok teşekkür ederiz 🙏💐