Artemis ve Meryem Ana İlişkisi

Bu yazı Birce Önkahraman tarafından hazırlanmıştır.

Bu çalışmada, tarihi Efes coğrafyasında kendilerine yer bulan Artemis kültü ve Meryem Ana ilişkisine değineceğim. Meryem Ana ve Artemis’in Efes coğrafyası ile olan etkileşimini inceleyeceğimden dolayı Meryem Ana, Hristiyanlık bağlamında incelenecektir.

Artemis’i daha iyi değerlendirebilmek için öncelikle tarihsel süreç içerisinde Ana Tanrıça kültü ve bunun arka planından bahsetmek gerekmektedir.

Ana Tanrıça kültünün temeline baktığımızda, kadınların analık bağlamında kutsallığı paleolitik dönemde bilinmektedir. Tarımın da ortaya çıkmasıyla birlikte toprağın verimliliği, kadının doğurganlığı ile ilişkilendirilmiştir. Bu şekilde kadın figürü toprağın sahibi olarak şekillenmiştir. Bunu kozmik bir üstünlük izlemiş, böylelikle Toprak Ana oluşmuştur. Ölümü ve doğumu tek başına simgelemektedir. Böylece bereket ayinleri ile eşleşmektedir.

Ana Tanrıça aynı zamanda, yaradılış ve ölüm gibi çelişkilerin birliğini sembolize eder. İ.Ö. 4. bin yıldan itibaren tanrıçalar genel olarak tekrarlanan bazı figürler ile betimlenmektedir. Yumurtalar, bitkiler onunla ilişkilendirilirken aynı zamanda etrafı keçi, kuş gibi hayvanlarla tasvir edilmektedir. Bütün bu figürler tanrıçanın canlılar için üretkenlik kaynağı olduğunu sembolize eder. [1]

ARTEMİS

Azra Erhat, Artemis’i “Akdeniz çevresinde bin yıllarca tutunmuş bir tanrıçaya belli bir süre içinde ve belli bir bölgede verilen ad” olarak tanımlamıştır. [2] Şimdi Artemis’i genel olarak inceleyelim.

Artemis heykeli, Almanya.

Artemis , antik Yunanlılar için gücün ve hükümranlığın ifadesi olan Zeus’un ve Leto’nun kızıdır. Apollon ’nun ikiz kardeşidir.

Artemis; ormanların, vahşi hayvanların, avcılığın, doğum ve bereketin bakire tanrıçasıydı. Aynı zamanda doğumlarda yardım etmesi için Artemis’e tapınılırdı. Artemis kültünde ön plana çıkan özellikler coğrafi olarak farklılaşmıştır. Örneğin; Arkadia’da orman tanrıçası olması ön plandayken, Ephesos (Efes) coğrafyasında bir bereket tanrıçası olarak kabul edilmekteydi. Bir yansıma olarak Roma geleneğinde karşılığı ise Diana’ydı. [3]

Ana Tanrıça kültünün birçok özelliğini Artemis bizlere göstermektedir.

Lydia’da bulunan bir yazıtta yer alan ismi aynı zamanda Artemis’in doğulu kökenini bizlere göstermektedir. Artemis’in görünen en güçlü özelliği yabanıl hayvanlar tanrıçası olmasıdır. Yabanıl hayvanların koruyucusu durumundadır. Aslan ve ayı figürü Artemis’in sembollerinde yer almaktadır. Av tutkunudur. Artemis bir ana tanrıçada olabilecek güçlü nitelikleri bizlere göstermektedir. Efes heykellerinde analık işlevi abartılı bir şekilde işlenir. O dönemde kadınlar, Artemis’e doğum tanrıçası olarak taparlardı. Artemis, bakirelik ve annelik gibi çelişkili niteliklerin kendisinde toplanmasıyla her zaman aykırı niteliğini korumuştur. Artemis’in birçok kültürle ilişkisi vardır. Dinler tarihçisi olan Mircea Eliade buna örnek olarak, Artemis’in diğer dillerdeki adları arasında Frigya coğrafyasındaki Kybele’yi söyler. Buna ek olarak Kapadokya’daki Ma’yı ve Roma mitolojisindeki karşılığı kabul edilen Diana’yı sayar. [4]

Anadolu’nun birçok antik merkezinde Artemis’e ait bulgular ve yansımalar görünmektedir.

Ancak biz konunun sınırı bakımından Efes’teki Artemis’e odaklanacağız. Efes ya da antik adıyla Ephesus, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Magnesi kapısı yöresinin üzerine kurulan bir höyüktür. Artemis ise Efes’in yerel tanrıçasıdır. Efes’te Artemis’e ait bir tapınak vardır. Bunun dışında Efes’te bazı Artemis heykelleri bulunmuştur. Bu heykellerin bazıları Artemis’in daha çok Anadolu niteliğini ortaya çıkarırken bazıları ise Yunan niteliğini ortaya çıkarmıştır. Artemis’in, tüm canlıların gençlerini koruduğuna inanılırdı. Bu inanış, onun analık özelliğinden meydana gelmekteydi. Özellikle Asya’da yaygındı. Artemis’in doğa ile ilişkisi heykellerine de yansırdı. Heykellerinin üzerinde birçok hayvan ve yaratık figürü bulunurdu. Artemis Efes’te karşımıza daha çok deniz tanrıçası veya atların efendisi olarak çıkmaktadır. Efesliler, Artemis adına şenlikler düzenlemekteydi.

Artemis Tapınağı’nın, Miniatürk’teki yeniden canlandırması.

Efesliler Artemis’in Efes’te doğduğunu öne sürmüşlerdir.

Şüphesiz bunda Efes’te yer alan Artemis Tapınağı’nın etkisi vardır. Bahsesildiği gibi, Yunan mitolojisine göre Apollon ve Artemis ikizdir. Ancak Yunan mitolojisi Apollon’a, Artemis’ten daha fazla sahip çıkmıştır. Bir ilahide, Apollon ve Artemis’in ayrı yerlerde dünyaya geldiği anlatılmaktadır. Buna göre Artemis’in Ortygia’da; Apollon’un ise Ege Denizi’nde, Yunanistan coğrafyasına daha yakın bir ada olan Delos’ta doğduğu söylenir. Artemis’in doğduğu yer olarak ifade edilen Ortygia, aynı zamanda Bıldırcın Adası anlamına gelir. Artemis’in kutsal hayvanlarından biri de bıldırcındır. Artemis’in Anadolu niteliğini temsil etmektedir. [5]

Ephesus kazılarında bulunan Artemis heykelleri, bu tanrıça tipinin Ephesus’a özgü olduğunu ve orada yapıldığını ortaya koymuştur.

Bu şekilde birçok karanlık nokta aydınlığa kavuşmuştur. Efesli Artemis’e baktığımız zaman Anadolu kaynaklı olduğunu görmekteyiz. Farklı kültürlerde Ma, Kybele gibi adlarla anılan Artemis’in Efes’e ne zaman aktarıldığı ve bu kültürün Artemis adıyla ne zaman devralındığı tam olarak saptanamamaktadır. Artemis, bu gibi kültürlerden etkilenmiş ancak zamanla evrim geçirerek Efesli Artemis biçimine girmiştir. Arkeolojik bulgular ve metinler arası yapılan karşılaştırmada Efesli Artemis’in İ.Ö. II. bin yılda Efes coğrafyasına girdiği tahmin edilmektedir.

Efesli Artemis’in bir figür olarak diğer Anadolu kentlerindeki Ana Tanrıça kültürlerinden ayrıldığını görmekteyiz. Efes Artemis’i çok memeli (bazı arkeologlar bu figürlerin arı veya hurma olduğunu da dile getirmektedir), üzerinde birçok canlı bulunan, ayakta olan şekliyle tasvir edilmiştir. Doğaya egemenliğini bu şekilde cisimleştirmişlerdir. Başında üç katlı bir tapınak taşır. Eteğinde aslanlar, keçiler ve boğalar gibi bazı hayvan ve yaratıklar görülmektedir. Alnında olan hilal ile ay tanrıçası olduğunun sinyallerini verir. Sürekli değişen ayı kontrol altında tutar. Tüm bu özelliklerin hepsi bize Artemis’in bolluk ve bereket simgesi olduğunu göstermektedir.

Diğer önemli nokta ise heykelin değişmez ve kutsal üç sayısıdır.

Bu üç sayısı bize Artemis’in hem kız, hem kadın, hem de ana olarak üçlü bir karakterinin olduğunu göstermektedir. Tüm yaşam sürecine egemendir. Asıl önemli olan nokta Efes’li Artemis’in Ana Tanrıça niteliği olarak Anadolu yöresinden farklı olmasıdır. Kybele ve diğer kültlerden daha farklı bir şekilde sembolize edilmiştir. Doğum yeri ise çok doğurgan olmasıyla bilinen bıldırcınla ilgilidir. İnsanların ve hayvanların kraliçesidir. Uygarlığın ise koruyucusudur.

Efes’teki Artemis tapınağının adı Artemision’dur. Zamanında dünyanın yedi harikasından biriydi. Bu tapınağın harap olması ve neredeyse yok oluş sürecine gitmesinin en önemli sebebi Hristiyanlık ile başlayan süreçtir. Aziz Paulus’un Efes’e gelmesiyle birlikte karşılaştığı dini direniş sürecinde Efesliler Bizans’a karşı koyamamıştı. Artemision’un taşları sökülerek bir kısmı Ayasofya’nın yapımında kullanılmıştı. Diğer parçalarının ise farklı kiliselerin yapımında kullanıldığı düşünülmektedir. [6]

MERYEM ANA

Artemis, adının silinmesiyle beraber başka bir şekilde tanrısal boyutta kendini göstermeye devam etmiştir. Bu etkinin en belirli kişiliği ise Meryem Ana’dır. İnançları yüzünden çeşitli yasak ve baskılara uğrayan Efesliler, Artemis’in özelliklerini Meryem Ana’da yaşatmışlardır. Bu şekilde inançlarının özünü korumuşlar ve yüceltmişlerdir. Meryem Ana bu fikirle Efes ile özdeşleşmiştir. Efes’teki Bülbül Dağı’nda yaşayıp öldüğü rivayet edilir. [7] Şimdi Hristiyanlık bağlamında Meryem Ana’ya değinelim.

Michelangelo tarafından yapılan Pietà isimli anıt. Kucağında vefat etmiş İsa Mesih’i tutan Meryem Ana heykeli (Aziz Petrus Bazilikası).

Hristiyanlığa göre, Meryem’in hayatı hakkında İnciller oldukça kısıtlı bilgi vermektedir.

Yaşantısı ve yaşamı tahminlere dayanmaktadır. Luka İncili, bize Meryem hakkındaki ilk bilgileri vermektedir. Bu bilgilere, Zekeriya ve Yahya ile ilgili metinlerde tahmini olarak rastlanmaktadır. Luka incili, Cebrail’in önce Zekeriya’ya bir oğlu olacağını ve onun Mesih’i müjdeleyeceğini haber verdiğini söyler. Daha sonra Meryem’e geçmektedir. Bu ilk haberden Meryem’in, aşağı Celile [8] bölgesinde tarihi bir kasaba olan Nasıra’da yaşamakta olduğunu öğrenmekteyiz.

Nerede doğduğu ise tam olarak bilinmemektedir. Apokrif [9] bir metine göre Meryem’in aynı ev ve aynı yerde doğduğu yazılıdır. Ancak buna benzer başka metinlerde, Kudüs diyen de vardır. Meryem’in doğum tarihi ise tahmini olarak bulunabilir. Buna göre İsa’nın doğumu hesaplanarak ve Yahudi gelenekleri göz önüne alınarak, M.Ö. 22-21 yıllarında Meryem’in doğmuş olduğu tahminler arasındadır. Meryem hakkında İncil’deki bilgilere bakarsak belli başlı anlatılar görürüz. Şimdi bu anlatıları inceleyelim.

Ayasofya’daki mozaiklerden biri: Doğu Roma İmparatoru II. İoannis Komnenos ve eşi Macaristanlı İrene (Ortada Hz. Meryem ve Hz. İsa figürü).

Meryem’in hayatı hakkındaki bilgiler İncil’de, Cebrail’in müjdesinden sonra başlamaktadır.

Buna göre Cebrail, Meryem’e onun nimete erdiğini, gebe kalıp doğuracağı ve adını İsa koyacağı oğlu olacağını anlattı. Meryem daha sonra Zekeriya’nın evine gidip Elizabet’i ziyaret etti. Elizabet de hamileydi. [10] Meryem, Elizabet’in evinde üç ay kaldı. Daha sonra evine döndü. Buna göre daha sonra, nişanlısı Yusuf ile bu konuyu konuştu. O akşam Yusuf’u rüyasında bir melek ziyaret etti. Yusuf böylece Meryem’e inandı ve İsa’nın doğumunu bekledi. [11]

Burada parantez açmamız gereken bir konu ise Meryem Ana hakkındaki tartışmalardır. Meryem’in İsa dolayısıyla kutsal olarak kabul edilmesi, daha sonra onun niteliği bakımından tartışmalara neden olmuştur. Bu konudaki görüşlere muhalif olan en önemli kişi ise İstanbul Patriği Nestorius [12] idi. Tartışmaları görüş birliğine bağlamak amacıyla ekümenik konsili [13] Birinci Efes Konsili [14] olarak 431’de toplanmıştır. [15] Konsil sırasında ise Meryem’in tanrı anası olmadığını, tam aksine sadece İsa’nın insaniyetinin annesi olduğunu savunan Nestorius aforoz edilmiştir. Kilisenin de Meryem’in ilahi yönünü ön plana çıkarması ile Meryem Ana, heykel ve ikonografi bağlamında kendine Hristiyan dünyasında yer bulmaya başlamıştır. [16]

Meryem’in ölümü hakkında ise elimizde yeterli kaynak yoktur. Tahminler vardır.

Buna göre bazı tahminler 50 yaş civarında öldüğünü söylerken bazı tahminler ise 60 olduğunu söylemektedir. Ancak bunlar tahmindir, bazılarının ise tutarlılığı yoktur. Mezarının nerede olduğu da tam olarak bilinmemektedir. [17]

Mezarı konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden biri Meryem’in mezarının Kudüs’te olduğudur. Antakya olarak kabul edenler de vardır. Başka bir görüş ise Efes’te olduğudur. Konu itibariyle Efes üzerinde durmamız gerekmektedir. İsa’nın haç esnasında Meryem’i Yuhanna [18]’ya emanet etmesini hatırlatanlar, Yuhanna Efes’te öldüğü için Meryem’in de Efes’te yaşayıp öldüğü ihtimali üzerinde dururlar. [19]

Hristiyanlık, Meryem Ana bağlamında diğer antik kültlerle yakınlık kurmuştur.

Artemis, bakire tanrıça olarak anılır. Bu nitelik ona bağımsızlık kazandırmıştır. Diğer yandan Ana Tanrıça yaşlanmaz ve ölmezken, Meryem Ana bir insan hayatı sürmüştür. [20]  Meryem Ana’nın tanrı anası niteliğinin, tanrıça Kybele ve Artemis’e benzemek düşüncesiyle verildiği özellikle Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı tarafından ileri sürülmüştür. [21]

“… Meryem Ana’nın Efes’e getirilmesi, Efes’te Bülbül dağındaki tapı yerinde yaşayıp ölmesi olayı bir gerçek olsun ya da olmasın, Meryem Ana imgesi Efes’le yakından ilgilidir. Meryem Ana Anadolu’nun ve özellikle Efes’in bir yaratısı, bir başarısıdır denebilir. Tarihte bir kültür sürecinin kesintisizce korunmasını başarmak, insanlığa kök salmış birkaç inancın çağlar boyunca ve gelip geçen sayısız uluslar, yönetimler, değişmelere karşın sürdürülmesini sağlamak, uygarlık denilen büyük kavramın bir belirtisidir. Bu yüzdendir ki Efesli Artemis bugün karşımıza olanca canlılığıyla yaşamaktadır.” [22]

DİPNOTLAR

[1] Fatmagül Berktay, Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Metis Yayınları, İstanbul, 2016, ss. 45-47.

[2] Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017, s.56.

[3] Mitoloji, NTV Yayınları, İstanbul, 2013, s.136.

[4] Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi I, çev. Ali Berktay, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2003, s.341.

[5] Yusuf Albayrak, Anadolu’da Artemis Kültü, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,2008, ss. 96- 104.

[6] Erhat, ss. 56-61.

[7] Erhat, s.61.

[8] Galile ya da Celile adıyla geçen bölge, antik Filistin’in kuzey bölgesine verilen addır. Yukarı Celile, Aşağı Celile ve Batı Celile olmak üzere ayrılır.

[9] Bu tanımlama Hristiyanlıkta dini metnin bir parçası olmadığı için doğruluğu kesin olmayan ama dini otoritelerce kabul görmüş olduğunu belirtmek için kullanılır.

[10] Daha detaylı bilgi için bknz. Yahya’nın doğumu.

[11] Günay Tümer, Hıristiyanlıkta ve İslamda Hz. Meryem, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1997, ss. 69-73.

[12] İstanbul Patriği Nestorius’un düşüncelerinden oluşan Hristiyan mezhebine Nasturilik denmektedir. V. yüzyılda kurulmuştur. Ayrıca bknz. Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1975, s.445.

[13] Farklı kiliselerin bir sorun hakkında görüşlerini anlatmak ve konuyu çözümlemek için bir araya geldiği konsil.

[14] Birinci Efes konsili, bir sorunu çözüme kavuşturmayı amaçlarken tartışmalı bir şekilde son bulmuştur. Roma İmparatoru II. Theodosius konsili teolojik bir karar almadan sona erdirmek durumunda kalmıştır. Bazı araştırmacılara göre Efes konsili bir sorunu çözüme kavuşturamadığı için ekümenik konsili sayılmamalıdır. Daha sonra II.Efes Konsili (449) toplansada ve bazı kararlar kabul edilse bile bu konsil sonradan geçersiz sayılmıştır. II. Efes Konsili aynı zamanda haydutlar konsili olarak anılmaktadır. Ayrıca bu tartışmaların bitmemesi üzerine 451’de Kadıköy Konsili toplanmıştır. Burada Meryem’in Tanrı doğuran niteliğinin olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca bknz. Muhammet Tarakçı, ‘’Nestorius ve Kristolojisi“, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:19, Sayı:1, 2010.

[15] Muhammet Tarakçı, ‘’Nestorius ve Kristolojisi“, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:19, Sayı:1, 2010, ss.220-221.

[16] Mehmet Aydın, ‘’ I.İznik ve Efes Konsilleri Doğrultusunda Hıristiyanlık’ta Hz.Meryem Kültünün Gelişimi’’, Türk- İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı:20, 2015, ss.10-14.

[17] Tümer, ss. 78-79.

[18] Hristiyanlığa göre İsa’nın 12 Havarisinden biridir.

[19] Tümer, s.85.

[20] Tümer, ss. 114-120.

[21] Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1975, s.403.

[22] Erhat, s.61.

BİBLİYOGRAFYA

Albayrak, Yusuf. Anadolu’da Artemis Kültü, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,2008.
Berktay, Fatmagül. Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Metis Yayınları, İstanbul, 2016.
Aydın, Mehmet. ‘’ I.İznik ve Efes Konsilleri Doğrultusunda Hıristiyanlık’ta Hz.Meryem Kültünün Gelişimi’’, Türk- İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı:20, 2015, ss. 9-18.
Eliade, Mircea. Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi I, çev. Ali Berktay, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2003.
Erhat, Azra. Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017.
Hançerlioğlu, Orhan. , İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1975.
Mitoloji, NTV Yayınları, İstanbul, 2013.
Tarakçı, Muhammet. ‘’Nestorius ve Kristolojisi“, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:19, Sayı:1, 2010, ss.215-241.
Tümer, Günay. Hıristiyanlıkta ve İslamda Hz. Meryem, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1997.