Anadolu Türklerinde Mumyalama ve Amasya Mumyaları

Ölüm, yaşamın nihayete ermesi olsa da yaşamımızda oldukça önemli bir yere sahiptir. Etrafımızdaki kabristanlar, hayratlar ve hatta tarihin kendisi ölülerin günümüzde dahi nasıl yaşadıklarına, bizi nesıl etkilediklerine güzel birer örnek teşkil etmektedir. Bir yazara göre ise “Yaşayanları yöneten ölülerdir.” [1] İnsan, bulunduğu çağı gözetmeksizin ölüm ve ölüm-ötesi yaşama dair düşünmeyi sürekli sürdürdü. Kimisi ölümden korkarken kimisi sevinçle karşıladı; bazıları ölümü bir son, bazıları yeni bir başlangıç, bazıları ise hesap sormanın ilk merhalesi olarak gördü.

Tarih boyunca dünyamıza serpiştirilen birçok yapı, ölüm-ötesi hayatın var olduğuna inanan insanlar tarafından inşa edildi. Bu bazen mezar olarak karşımıza çıktı, bazen de mabed. Bununla birlikte insanın kafasında bir soru daha vardı: Bu dünyada kalan bedene ne olacaktı? Karşılaşılan bu probleme birçok çözüm üretildi; kremasyon (ölünün yakılması), defnetme, parçalara ayırıp saklama, mumyalama vs. Yazımıza konu edindiğimiz mumyalama tekniği ise daha çok Antik Mısır ile özdeşleşmiş bir ölü gömme adetidir.

Antik Mısırlılar bu konuda oldukça ileri seviyede olsalar da bu konuda yalnız değillerdi. Özellkle Asya’nın çeşitli coğrafyalarında bu gelenek işlem uygulanmaktaydı. Müslüman topluluklar arasında ise mumyalama tekniği yaygın olarak görülmemekle beraber ancak istisnai durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Müslümanlar’a göre beden en kısa sürede toprağa konulmalı ve inanca göre tekrar kaynağına (toprağa) dönmelidir. Bu hususta cesedin üzerinin tahtayla örtülmesi dahi bedenin toprağa kavuşmasında az da olsa engel teşkil edeceği için hoş karşılanmamıştır. Keza mumyalama yöntemi de bu sebepten dolayı hoş görülmemiştir. [2]

Anadolu’da ölünün mumyalanması, Türkler buraya gelmezden evvel de bilinmekte ve uygulanmaktaydı. [3] Eski Türkler’de ise cesedi yakmak, tabuta koyup ağaca asmak ve gömmek dışında mumyalama da görülmektedir. Bu açıdan Eski Türkler bütün ölüleri değilse de büyüklerini ve hükümdarlarının bazılarını mumyalayarak, varlıklarını devam ettirmelerini istemişlerdir. İslamiyet’e giren Türk kavimleri arasında dahi bu uygulama devam etmiş, Ihşidîler döneminde Muhammed b. Togaç savaşta ölen kardeşi Hüseyin’in cesedini mumyalayarak ağabeyine göndermiştir. Anadolu Selçukluları döneminde ise bazı kişiler mumyalanmış, türbeleri de bu işleme uygun bir şekilde inşa edilmişti; Melik Mengücek Gazi (Pınarbaşı), Arap Baba (Harput), Sunguriye (Niksar), Sahip Ata (Konya) ve Cemel Ali Dede (Konya) türbeleri bunlardan bazılarıdır. Beylikler döneminde ve Osmanlılar’ın erken dönemlerinde de çeşitli mumyalama işlemlerine rastlamaktayız. Ancak zamanla bu işlem özellikle fıkıh alimlerinin baskıları neticesinde uygulanmamaya başlayacaktır. [4]

Bu fotoğraflarını verdiğimiz Müslüman mumyaları Amasya Müzesi’nde sergilenmekte olup 8 adettir. Bu mumyalar şu kişilere aittir;

• Amasya’da Selçuklular adına yöneticilik yapmış Pervane Bey ile ailesi.
• Mahmud Gazan Han döneminde İlhanlılar’ın Anadolu Nazırlığı’nı yapan ve 1297’de zehirlenerek ya da boğularak öldürüldüğü düşünülen Anadolu Nazırı Cumudâr ile ailesi,
• 1320’de ölen İlhanlılar’ın Anadolu Nazırı İşbuğa Noyan.

Bu mumyalar iç organları çıkartılmadan mumyalanan ilk Türk ve Müslüman mumyaları olma özelliğine sahiptirler. Bu açıdan dünyadaki diğer örneklerine nazaran nadir türdedirler. [5]

Görselleri görmek için ikinci sayfaya kaydırın.