Bu içerik, Abdurrahman Onur Çalışır tarafından hazırlanmıştır.
Bu içerik, misafir yazar tarafından hazırlanmıştır. Siz de Tarih-i Kadim’de kendi içeriğinizi paylaşmak istiyorsanız tıklayın. |
“Ortaçağ’dan Portreler” isimli yazı serimizde bu defa odak karakterinde ilk Kudüs Kralı Baudouin var. Baudouin, Kuzey Fransa’da sıradan bir soylu olarak başlayan hayatını Filistin’de el-Ariş’te kral olarak noktaladı. Birinci Haçlı Seferi’ne katılmasıyla yaşamı hepten değiştirecekti. Kendisinden çok daha zengin, güçlü ve namlı soyluların olmasına rağmen o eline geçen fırsatı değerlendirerek Urfa’da ilk Haçlı Devleti’nin temellerini attı. Kısa bir süre sonra ise ağabeyinin yerine Kudüs Haçlı Devleti’nin başına geçti. Ondan daha cüretkar davranarak, din sınıfından gelecek tepkileri göze alarak, “kral” unvanını benimsedi. Sonrasında krallığını genişletmek için çabaladı ve hayata gözlerini yumarken, muhtemelen ummadığı bir şekilde, başladığı yerden çok daha ötesindeydi.
İLK YILLAR
Baudouin’in doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 1061-1070 arasıda doğduğu kabul edilmektedir. Babası Boulogne Kontu II. Eustache, annesi Aşağı-Loryen Dükü III. Godefroi’nın kızı Ida’dır. Ailenin üçüncü erkek çocuğu olarak dünyaya geldiği için ileride yöneteceği bir toprak kalmayacağı düşünülerek din adamı olması için Reims, Liege ve Cambrai’deki okullara gönderilmiştir. Sebebi net olarak bilinmemekle beraber Baudouin daha sonra din eğitimini yarıda bırakarak 1090’da şövalye oldu ve ilk eşi Godevere ile evlenmiştir.
BİRİNCİ HAÇLI SEFERİ ve BAUDOUIN
Baudouin, Birinci Haçlı Seferine ağabeyleri Aşağı-Loryen Dükü Boullion’lu Godefroi ve Bologne Kontu III. Eustache ile birlikte katılmıştır. Sefer esnasında hem kendisi, hem de büyük ağabeyi Eustache, Godefroi’nın kendi ordularını yönetmesini kabul etmişlerdi. Böylece İznik’in 1097’de alınmasına ve 1 Temmuz 1097’deki Dorileon Savaşı’nda ağabeylerinin yanında iştirak etmiştir. Bu mücadelelerin ayrıntılarını Birinci Haçlı Seferi isimli yazımızda bulabilirsiniz.
Dorileon Savaşı’ndan sonra Haçlı ordusu birleşik olarak yoluna devamla Konya üzerinden Ereğli’ye gelmiştir. Nitekim sefere katılan Taranto Kontu Bohemund’un yeğeni Tankred’in Çukurova’ya gittiğini öğrenince, o da Ereğli’de ana Haçlı ordusundan ayrılarak yanına bir miktar askeri kuvvetle Gülek Boğazı’na yönelmiştir. Baudouin bu sefer sırasında eşi Godevere’yi ve çocuğunu ana orduyla bırakmıştır. Tyana üzerinden Pozantı’ya geldiği için Tankred’ten 3 gün sonra Gülek Boğazı’ndan geçebilmiştir.
Tarsus’a gelerek burayı kendisinden evvel ele geçiren Tankred’in elinden zorla ancak savaşmadan almış, Tankred ise Adana’ya doğru yola koyulmuştur.
Ana ordudan Tankred’e gönderilen 300 askeri Tarsus şehrine almamış, bunlar geldikleri gece Selçuklu Türkleri tarafından ani bir baskınla kale dışında öldürülmüşlerdir. Sonrasında doğuya doğru hareket ederek Tankred’e ait Misis önlerine geldiyse de, Tankred tarafından şehre alınmamıştır. Burada Tankred’in kendisine yaptığı saldırıyı püskürtmüş, ancak kısa bir süre sonra barışmışlardır. Eşinin hasta olduğunu öğrenince süratle Maraş’a gelerek ana orduya yeniden katılmış ancak eşi Godevere ve yanındaki adını bilmediğimiz çocukları ölmüştür.
Baudouin Maraş’tan sonra bir süre ana orduyu takip ettiyse de ana Haçlı ordusundan ayrılarak bir miktar askerle doğuya doğru hareket etmiştir. 1097 Sonbaharı’nda Ravendan ve Tellbaşir’i ele geçirmiş, Ravendan’a yanındaki Ermeni Bagrat’ı vali tayin etmiştir. Kısa bir süre sonra Bagrat ile arası bozulmuş ve onu tutuklatmıştır. Fakat Bagrat kaçmıştır. Baudouin İznik’te iken Raban ve Keysun’u yöneten Ermeni hükümdarı Kogh Vasil’in akrabası Bagrat ile tanışarak Anadolu’daki Ermeniler’in durumları hakkında bilgi almıştı.
Urfa’yı yöneten Ermeni Toros da Haçlılar’ın Anadolu’daki faaliyetlerini haber alınca onlardan yararlanarak Selçuklu hakimiyetinden kurtulacağını düşünerek bir grubu kendisine yardıma gelmesi için Baudouin’e yollamıştır.
Ayrıca giderse müşterek hükümdar olarak tanınacağı da bildirilmiştir. Bunun üzerine Baudouin 1098 Şubatı başında Urfa’ya doğru hareket etmiş 6 Şubat 1098’de şehre gelmiştir. Burada Toros tarafından manevi evladı olarak kabul edilmiş ve müşterek hükümdar ilan olunmuştur. Toros adına, Türk Emiri Baldak’ın elindeki Samsat’ı kuşatmış ve burayı 10 bin Bizans altını karşılığında satın almıştır. Kendisinin de haberi olduğu bir ayaklanma sırasında, Urfa’da 26 Mart 1098’de, Toros öldürülmüş ve böylece tek başına yönetime gelerek, Haçlı Devletleri’nin ilki olan Urfa Prinkepsliği’ni kurmuştur.
URFA PRİNKEPSİ I. BAUDOUIN
Baudouin ilk iş olarak hakimiyetindeki toprakları genişletmeyi hedefledi. Bunun için ilk olarak Birecik’i ele geçirmiş ve sonrasında yine Emir Baldak’tan Suruç’u alarak onu öldürmüştür. Musul Emiri Kürboğa, Antakya’yı kuşatan ana Haçlı ordusunun üzerine giderken Urfa’yı 1098 Mayısı’nın son 3 haftasında kuşatmış ancak Baudouin ona direnmeyi başarmıştır. Sonrasında Emir Kürboğa kuşatmayı kaldırarak Antakya’ya doğru yola devam etmiştir.
1098 yılının ikinci yarısında Baudouin’in hakimiyetini içeride güçleştirmek için faaliyete geçtiğini görüyoruz. 1098 Yazı’nda Ermeni Maraş Hakimi’nin kızıyla evlenmiş; aynı yılın sonunda Urfa’daki Ermeniler’in kendisine suikast düzenlediğini iddia ederek şehirdeki birçok önde gelen Ermeni’yi öldürmüştür. Antakya’da 1098 Ağustosu’nda ölen Haçlı Seferi’nin Papalık Legati Puy Piskoposu Adhemar’ın yerine atanan Pisa Piskoposu Daimbert ve Antakya Prinkepsi Bohemund’un Kudüs’e gideceğini Kasım 1099’da duyunca onlara katılmak üzere aynı ay yola çıkmıştır. Baudouin’in Kudüs’e gitmesi gerekiyordu çünkü ettiği Haçlı yemininin bir parçası da hacı olması ile ilgilyidi. Banyas’ta onlara katılmış, 21 Aralık 1099’da hep birlikte Kudüs’e gelmişlerdir. Kutsal yerleri ziyaret ettikten sonra geri dönüş yolculuğuna koyulmuşlarsa da geri dönüş yolunda iken Baalath’ta, Dımaşk Meliki Dukak’ın askerlerinin saldırılarına maruz kaldılarsa da saldırıyı püskürtmüşlerdir. Şubat 1100’de Urfa’ya geri dönmüştür.
1100 yazında Prinkeps Bohemund’un Danişmend Emiri Gümüştekin’e yenilip esir düştüğünü öğrenince harekete geçmiş, Gümüştekin’in Malatya kuşatmasını kaldırmasını sağladıysa da Bohemund’u kurtaramamıştır. Malatya’yı Gabriel’den teslim almış ancak onu yerinde bırakarak vasalı haline getirmiştir.
KUDÜS KRALI I. BAUDOUIN
Kutsal Mezar’ın Koruyucusu ünvanı altında Kudüs merkezli topraklara hükmeden ağabeyi Godefroi’nin ölümünü, Kudüs’ten gelen bir heyetten Ağustos 1100 sonunda öğrenmiş, kuzeni Rethelli Baudouin’i kendi vasallığı altında olmak şartıyla Urfa Prinkepsi tayin ettikten sonra Kudüs’e gitmek üzere 2 Ekim’de yola çıkmıştır. Antakya-Lazkiye-Cebele istikametiyle 21 Ekim’de Trablus’a gelmiştir. Beyrut yolunda Dımaşk Meliki Dukak ile Humus Emiri Cenahüddevle Hüseyin, Baudouin’i durdurmak istediyse de Baudouin onları zar zor atlaratak Beyrut-Sayda-Hayfa-Yafa istikameti ile 9 Kasım’da Kudüs’e gelmiştir. 11 Kasım 1100’de, Kudüs Patriği Daimbert’in muhalefetine rağmen, kral ünvanı ile Kudüs Krallığı’nın ilk kralı olarak yönetime gelmiştir. Kısa bir süre sonra Daimbert’i makamından ettirerek Kudüs Patrikliği üzerindeki otoritesini de sağlamlaştırmıştır. Baudouin tahta çıktığında krallık Kudüs dışında Yafa, Remle ve Hayfa’ya sahipti.
KUDÜS, KAHİRE İLE DIMAŞK’A KARŞI
15 Kasım-21 Aralık 1100 arasında Kudüs çevresinde keşif akınları yapmıştır. Cenevizliler ile antlaşma yaptıktan sonra Fatımîler’e ait Arsuf’u 26 Nisan 1101’de kuşatmaya başlamış, 29 Nisan’da eman ile almıştır. Yine Cenevizliler ile beraber 2 Mayıs’ta Kaysariye’yi kuşatmaya başlamış, 17 Mayıs 1101’de kılıç ile şehri ele geçirmiştir. Topraklarını genişletmesi üzerine Fatımiler ona karşı harekete geçmiştir. Üzerine gönderilen Emir Saadeddevle el-Kavamisî komutasındaki Fatımi ordusunu 6-7 Eylül 1101’de I. Remle Savaşı’nda mağlup etmiştir. H.495’te (M. Ekim 1101-Ekim 1102) Beyrut’u kuşattıysa da alamayarak geri çekilmiştir. Sonrasında Fatımî Veziri el-Efdal’in oğlu Şerefülmeâli komutasında yeni bir Fatımi ordusu Filistin’e gelmiş; bu orduya karşı 16 Mayıs 1102’de yaptığı II. Remle Savaşı’nı kaybetmiştir. Önce Yafa’ya gelmiş sonrasında ise Arsuf’a sığınmıştır. Beraberindekilerle tekrar Yafa’ya giderek Kudüs’ten de ordu temin etmiş, orada topladığı ordu ile Fatımîler’in Remle kuşatmasını savuşturmuştur.
KIYI KENTLERİ
1103 İlkbaharı’nda Akka’yı kuşatmışsa da şehrin Fatımi valisi Zehrüddevle el-Cüyuşi’den alamamıştır. Ertesi sene Ceneviz ve Pisalıların da yardımıyla Akka’yı 26 Mayıs 1104’te eman ile ele geçirmiş, Vali Zehrüddevle’yi ülkesine dönmek üzere serbest bırakmıştır. 1104 Sonbaharı’nda kendisine sığınan Dımaşk Meliki Dukak’ın kardeşi Ertaş’ı himaye etmiştir.
Krallık toprakları üzerine gönderilen bir Fatımi ordusunu daha 27 Ağustos 1105’teki III. Remle Savaşı’nda mağlup etmiştir.
Bu savaşta eski Akka valisi Zehrüddevle el-Cüyuşi’yi esir almış 20 bin dinar ve değerli atlar karşılığında serbest bırakmıştır. 1106 Sonbaharı’nda Taberiye’yi yağmalayan Dımaşk Atabeyi Tuğtekin’in üzerine yürüdüyse de taraflar savaşmadan topraklarına dönmüştür. H. 501’de (M. Ağustos 1107-Ağustos 1108) Fatımiler’in elindeki Sur’u kuşatmış, ancak alamamıştır. Bu kuşatma sırasında Bizans İmparatoru I. Aleksios’un elçileri gelerek kendisinden Birinci Haçlı Seferi esnasında İstanbul’da ettiği yeminine sadık olarak, o sıralarda Bizans ile arası bozuk olan Antakya Prinkepsliği’ni yöneten Tankred’e karşı, imparatorluk yanında savaşmasını istemişlerse de Baudouin buna kaçamak cevaplar vererek elçileri yollamıştır. Aynı sene Sayda’yı Cenevizliler’in yardımıyla kuşattıysa da alamamıştır. 1109’da Tuğtekin’e, Sevad ve Cebel Avf’ın gelirlerinin paylaştırılmasıyla barış teklif etmiş ve anlaşmışlardır.
TRABLUS PRİNKEPSLİĞİ MİRASI SORUNU
1109 Haziranı’nda ise Kral Baudouin Trablus Prinkepsliği üzerinde Kont Bertrand ile Guillaume-Jourdain arasındaki sorunu halletmek üzere Trablus’a geldi. Birinci Haçlı Seferi’nin namlı liderlerinden Toulouse Kontu Raymond Cübeyl, Tartosa ve Arka’yı aldıktan sonra Trablus’u kuşatmış ancak burayı alamadan ölmüştü. Bunun üzerine ordusunun komutasını yeğeni Guillaume-Jourdain almıştı. Fakat Raymond’un Fransa’daki oğlu Bertrand’ın 1109 Mart’ında Trablus’a gelmesi ile Raymond’un mirası üzerinde taraflar anlaşamadılar. Bu anlaşmazlık Urfa Prinkepsi II. Baudouin’in Bertrand’ı; Antakya Prinkepsliği’ni yöneten Tankred’in ise Guillaume’ı desteklemesi ile tüm Haçlılar’ı ilgilendiren bir sorun haline geldi.
Bertrand bunun için Kral Baudouin’e durumu bildirerek çözmesi için Trablus’a çağırmıştı.
Baudouin’in kararı neticesinde Arka ve Tartosa Guillaume’a bırakılırken; Cübeyl ile alındığı taktirde Trablus’un Bertrand’ın hakimiyetine verilmesi kararlaştırıldı. İkisinde hangisi önce ölürse diğerinin toprakları ötekine geçecekti. Ayrıca Kral Baudouin burada araları bozuk olan Tankred ile Prinkeps II. Baudouin’i de barıştırdı ve böylece hep birlikte Trablus’u kuşatmaya başladılar. Fakat Guillaume kısa süre sonra öldürüldü. Şüpheler Bertrand’a döndüyse de durum ispatlanamadığı için kuşatmaya devam edildi ve şehrin kısa süre sonra düşmesinin üzerine Trablus Prinkepsliği resmen kurulmuş oldu. Akabinde Prinkeps Bertrand, Kral Baudouin’e olan bağlılığını yineledi.
SON YILLAR
Kral Baudouin 13 Mayıs 1110’da, Trablus Prinkepsi Bertrand’ın yardımıyla Beyrut’u almış, onrasında Sayda’yı kuşattıysa da senelik 6 bin dinar haraç karşılığında kuşatmayı kaldırarak Kudüs’e dönmüştür. Mayıs 1110’da Musul Atabeyi Mevdud’un Urfa’yı kuşatması üzerine Prinkeps Bertrand ve Antakya Prinkepsliği’ni yöneten Tankred ile yardıma giderek kuşatmanın kalkmasına sebep olmuşlardır. Aynı sene Dımaşk’a bağlı Baalbek ve Bika’yı yağmalaması üzerine Bika’nın gelirlerinin 3’te birinin Kudüs Krallığı’na verilmesi karşılığında Eylül 1110’da Dımaşk ile barış anlaşması yapmıştır. 4 Aralık 1110’da üçüncü kez kuşattığı Sayda’yı, o sıralar Filistin’e gelmiş olan Norveç’in eş kralı I. Sigurd’un da yardımıyla, Akka’yı aldığı şartlar mukabilinde aman ile almıştır.
1111 Yazı’nda Atabey Tuğtekin ile aralarındaki antlaşmayı bozup yanına Prinkeps Bertrand’ı da alarak bir harekata girişse de Tuğtekin’in Haçlı orudusunu kuşatması üzerine 14 Temmuz’da yeni bir anlaşma yapılmıştır; Kudüs Krallığı’nın elindeki Cebel Avf, Sefad ve Cebaniye gelirlerinin yarısı ile Al el-Cerrah bedevilerinin elinde olan bölgeler Dımaşk’a verilecekti.
Musul Atabeyi Mevdud’un 1111’de Maarretunnuman’ı kuşatması üzerine harekete geçmiş ve Efamiye’de Urfa Prinkepsi II. Baudouin, Antakya Hakimi Tankred ve Trablus Prinkepsi Bertrand ile birleşmişlerdir.
Eylül 1111’de devriye kuvvetleri arasında Müslümanların galip geldiği bazı çarpışmalar olmuştur. Sonrasında Mevdud Musul’a geri dönmüş ve ordular dağılmıştır. 1111 Kasımı ile 16 Nisan 1112 arasında Sur’u kuşattıysa da, şehri yöneten Fatımi Valisi Türk memlük Anuştekin’in başarılı müdafaası nedeniyle, alamayarak geri çekilmiştir. H. 506’da (Haziran 1112-Haziran 1113) Busra’dan Mısır’a giden Dımaşk Emirliği’ne ait bir ticaret kervanını Azib Geçidi’nde saldırarak ele geçirmiştir. 1113’te Dımaşk topraklarından Bethaniye civarına yağma akınları düzenlemiş, bunun üzerine harekete geçen Tuğtekin ile Mevdud’a Sennabra’da 4 Temmuz 1113’te yenilmiştir.
Krallığının zor bir duruma düşmesi neticesinde Baudouin güçlü bir müttefik arayışına girmişti. Bunun için Sicilya Krallığı ile iletişime geçmiş ve 1113 Eylülü’nde Sicilya Kontesi Adelheid ile evlenmiştir. Ancak Baudouin 1098 yazında zaten bir evlilik yapmıştı. Her ne kadar bu eşini 1109’da sürgün etmiş, kadın da İstanbul’a gitmişse de resmi olarak evlilikleri hala geçerliydi. Dolayısıyla Katolik Kilisesi’nin yasalarına göre Adelheid ile yaptığı evlilik münasip değildi. Bundan ötürü Baudouin Kilise ile arasını bozmaktansa Adelheid’i memleketine geri gönderdi.
Sonrasında Kral topraklarında bir dizi kale inşaatına girişti. 1115’te Krak de Montreal Kalesi’ni inşa ettirmiş, aynı sene Kızıldeniz kıyısındaki Aila/Elyn’i almış, 1117’de Sur şehri civarına Scandelion Kalesi’ni inşa ettirmiştir. 1118’de İlkbaharı’nda çıktığı Mısır Seferi sırasında rahatsızlanmış ve arkasında bir varis bırakmadan 2 Nisan 1118’de el-Ariş’te ölmüştür. Naaşı 7 Nisan’da Kudüs’teki Kutsal Mezar Kilisesi’ne gömülmüştür.
SONUÇ
Hayatının ilk yıllarını vasat bir soylu olarak geçiren Baudouin’in yüzüne talih Birinci Haçlı Seferi ile gülmüştür diyebiliriz. Ağabeyleri ile katıldığı bu sefer sonunda Baudouin ilk Haçlı Devleti’ni kuracak, kısa bir süre sonra da Kudüs Krallığı’nın ilk kralı olarak başarı adımlarını kısa sürede tırmanacaktır. Sefere katılan diğer soyluların durumu göz önüne alındığında Baudouin’in en başarılı kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Diğer yandan Kudüs Krallığı’na büyük bir ivme getirmiş ve çoğunlukla Fatımiler’in elindeki sahil şehirlerini İtalyan tüccar devletlerin de yardımıyla birer birer ele geçirmiştir.
Baudouin bunu yaparak krallığının kalbine giden damarları açarken, tüccarlara ve devletlere imtiyazlar tanıyarak krallığını ekonomik yönden de ihya etmekteydi.
Öyle ki onun hakimiyeti altında Kudüs Krallığı kısa süre içerisinde Mısır’a sefer yapabilecek cürete kavuşmuştu. Bu genişlemenin arkasında Müslüman yöneticilerin birbirleriyle olan geçimsizliği ve güçsüzlüğü de önemli bir etkendi şüphesiz. Ancak Baudouin bu duruma kısa sürede adapte olmuş ve durumu lehine kullanmayı başarmıştır. Yeri geldiğinde yerel güçleri kullanmayı, yeri geldiğinde ise onları tasfiye etmeyi tercih ederek problemleri çözmeyi bilmiştir. Krallığı döneminde gerektiğinde diğer Haçlı Devletleri’ne yardıma gitmekten çekinmemiş, onlar üzerindeki hakimiyetini de kabul ettirebilmiştir; 1109’da Trablus Prinkepsliği’nin mirası konusuna getirdiği çözüm taraflar tarafından kabul edililmişti. Tüm bu veriler ışığında I. Baudouin’in “Klasik Kudüs Kralı” imajının ilk ve başarılı bir temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz. Onun ardılları adımlarını izlese de pek azı bu karizmaya erişebilmiştir.
Yanıtla