İbn Haldun’un Kaleminden: Bir Konuyu Öğretirken Uygulanması Gereken Doğru Yöntemler

14. yüzyılda yaşamış olan düşünür ve tarihçi İbn Haldun’un kaleminden; eğitimde bir konuyu öğretirken hangi yöntemler uygulanmalıdır?

“Bil ki ilimlerin öğrenciye öğretilmesi ancak, kademe kademe, yavaş yavaş ve azar azar olduğu takdirde faydalıdır.

Önce her konunun temel esasları niteliğindeki meseleler aktarılır. Sonra öğrencinin algılama gücü ve kendisine verilen şeyleri kabul edip alma yeteneği de göz önünde bulundurularak, onu konuya daha da yaklaştıracak genel nitelikteki açıklamalara geçilir. Ve bu üslup o ilmin sonuna kadar böyle devam eder.

Bunun sonunda o ilim dalında öğrenci bir yatkınlık elde eder. Ancak bu kısmi ve zayıf bir yatkınlıktır. En ileri faydası, öğrenciyi o ilim dalını anlamaya ve meselelerini öğrenmeye hazırlamış olmasıdır. Sonra öğrenci tekrar başa dönderilir ve bir önceki dereceden daha yüksek bir öğretim metoduna geçilir. Açıklamalar gerektiği gibi ve yeteri kadar yapılır. Artık genel anlatımın sınırları aşılır, işlenen konuyla ilgili anlaşmazlıklar ve bunun sebepleri de zikredilir. Yine bu üslup da o ilmin bütün konuları işlenene kadar böyle devam eder. Bu aşamada öğrencinin yatkınlığı daha da gelişir.

Sonra öğrenci tekrar başa döndürülür. Artık ilimde belli bir seviyeye gelmiştir. Bu aşamada öğretmen; anlaşılmayan, belirsiz olan ve kapalı kalan hiçbir şey bırakmaz ve her şeyi açıklayıp, ortaya koyar. Böylece öğrenci o ilmi elde eder ve o ilimdeki mükemmel yatkınlığa sahip olur.

İşte yararlı olan doğru öğretim metodu budur. Görüldüğü gibi bu yöntemde, öğrencinin ilimde en üst seviyeye gelmesi, ilmin konularının baştan sona üç kez tekrar edilmesiyle olur. Bazıları, yaratılışlarındaki özellik ve yetenek sayesinde, daha az tekrar ile de bu seviyeye ulaşabilir.




Çağımızda doğru ve faydalı öğretim metodunu bilmeyen çok sayıda öğretmene bizzat şahit olduk.

Bunlar henüz öğretimin başlangıcında, öğrenciye son derece kapalı ve anlaşılmaz meseleleri getiriyorlar ve öğrenciden bunları çözecek zihni bir hazırlık bekliyorlar. Bunun öğretim için gerekli olan alıştırmalar olduğunu ve doğru bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Öğrenciye bunları tahsil edip, bilme sorumluluğu yüklüyorlar. Evet, ilimlerde en son verilecek hususları, öğrenciye bunları anlayabilmesi için hazırlamadan, henüz başlangıçta veriyorlar ve böylece onun aklını karıştırıyorlar. 

Oysa ilmin alınması ve meselelerini anlamak için hazır hale gelinmesi kademe kademe gerçekleşir. Öğrenci başlangıçta yaklaşık olarak, genel bir surette ve maddi örneklendirmelere dayalı olarak çok az anlamanın dışında, bir ilim dalından hiçbir şey anlamaz. Sonra o ilmin meselelerine girdikçe ve bunların tekrarlanmasıyla anlama ve öğrenme yeteneği yavaş yavaş gelişir. Böylece meseleleri, yaklaşık olarak anlama aşamasından, onları kavrama aşamasına geçer ve bu durum anlama ve öğrenme yeteneği konusundaki yatkınlığı tam olarak elde etmesine kadar devam eder. Bundan sonra o ilmin tahsilini tamamlar ve meselelerini kuşatır.

Eğer öğrenciye en son verilecek şeyler, henüz onları anlayıp kavramaktan aciz olduğu ve öğrenme noktasında hiçbir zihni hazırlığının bulunmadığı başlangıç döneminde verilirse, öğrenci bunları anlayamayışını ve öğrenemeyişini ilmin kendi zorluğundan kaynaklandığını sanır, ona karşı bir soğukluk ve bıkkınlık duyar ve sonunda ondan yüz çevirip uzaklaşır. Bunun tek sebebi, öğretim metodunun kötülüğüdür.”

Mukaddime, 37. Bölüm.